Bir saat fazladan mı oruç tutuyoruz?
Radyo 7 Haber Yönetmeni Mehmet Can'ın son yazısı...
Aslında iddia sahibi her yıl bunu dile getiriyor. Dönemsel değil. Ve muhatabı Diyanet İşleri ise kararlı bir şekilde "vatandaşlarımız müsterih olsun" açıklamasını yapıyor... Her ne kadar müminler, mükafatını rabbin teslim edeceği oruç ibadeti için "1 saat helal olsun" diye düşünüyorlarsa da, sistem kontrolündeki dini vecibe düzenleme mekanizmasını ve dahi tüm otoriteyi özeleştiriye tabii tutmakta fayda var.
İddianın ayrıntıları şöyle;
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi ve Süleymaniye Vakfı Din ve Fıtrat Araştırmaları Merkezi Başkanı Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır, Türkiye'de imsak vaktinin 50 dakika erken başladığını, imsakın orucun başlama vakti olduğunu, dolayısıyla sabah namazının da erken kılındığını söylüyor.
Namazların zamanlarında kılınması gerektiğini ifade eden Bayındır, vakitleri dışında farz namazlarının kılınamayacağını, bu nedenle vatandaşların sabah namazlarını daha geç kılmaları gerektiğini ifade ediyor. Bunun sebebinin imsak vaktinin yanlış hesaplanması olduğunu ileri süren Bayındır, kendilerinin yeni bir takvim hazırlama çalışmalarının olduğunu da kaydediyor. Bayındır, "İmsak vaktinde, gecenin karanlığına, Güneş'ten gelen kızıl ve beyaz ışıklar karışır ve gittikçe yoğunlaşır, beyaz ışık belirginleşmeye ve kızıl ışık ayrı bir hat oluşturmaya başlar. Doğu ufkundaki bu ilk aydınlanmaya Türkçe'de 'şafak', Kur-an'ı Kerim'de 'fecr' adı verilir. Bu gerçekleştiğinde imsak vakti gelmiş demektir. Ama bugünkü vakitte gökyüzü hâlâ kapkaranlık bir durumda" ifadelerini kullanıyor.
Bu değerlendirmeler, "gün ağırmadan sabah namazını nasıl kılıyoruz?" diye soranların tercümanı olmuş gibi.
Peki, suçlanan taraf DİYANET hangi görüşte?
Açıklaması aynen şöyle: "Gönül rahatlığı ile namazınızı kılın, orucunuzu tutun, bu tartışmalara kulak asmayın."
Konunun Din İşleri Yüksek Kurulu'nda tartışılacağını açıklayan Diyanet İşleri Başkanlığı, Dini Danışma hattının telefonlarının kilitlendiğini vurguladı.
Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır'ın ısrarla savunduğu görüşü, fıkıh kaynaklarında da net bir şekilde yerini alıyor.
Bu durumda, iddianın Din İşleri Yüksek Kurulunda tartışılacağı açıklaması, akıllara "neden şimdi?" sorusunu getiriyor. Tartışılması, doğru olabileceği ihtimalini ortaya koyduğuna göre, bunun sonuçlandırılmasının çok zaman önce yapılmış olması gerekmiyor muydu?
Ve dahası, her yıl ortaya konan bu görüş, inananların kuruma bakışlarını zedelemiyor mu? Ya da gerçekte böyle bir kurumun varlığının sorgulanmasına zemin hazırlamıyor mu?
Bir soru daha var ki, bence en önemlisi.
Tartışmalar mü'minlerin ibadet aşkını gölgeleyebilir mi?
Bence HAYIR... Hiçbir tartışma yada açıklama veya tutarsızlık, inananların ibadet şevkini zedeleyemez. İş şu ki, bu tartışmalar, zamanı doğru kullanma kararını verdirmiş olsun. Aksi halde sorumluluk, samimi müslümanlarda değil, sistem koyucuların omuzlarında olacaktır...
mehmetcan@radyo7.com.tr