Dürüst vatandaşın suçu ne?
Radyo 7 Haber Yönetmeni Mehmet Can'ın son yazısı...
İstanbul’un beklenen yeni büyük depremden etkilenmemesi, yada en az zararla çıkması için planlanan "kentsel dönüşüm uygulaması" nı destekliyorum. Kimilerinin "peşkeş çekilecek, değerli araziler zenginlere sermaye yapılacak, tarihe kastedilecek" iddialarına rağmen, bunun gecikmiş ve yerinde bir proje olduğunu düşünüyorum.
Çünkü inanıyorum ki, temiz, kaliteli, modern, ferah, insana yakışır konutlarda ve şehirde yaşamak herkesin hakkıdır. "Deprem değil , bina öldürür" gerçeğinden kurtulmak hepimizin elinde. Çocukların, gençlerin enerjilerini kullanabilecekleri sosyal donatılar ve spor tesisleri hepimizin beklentisi.
17 Mayıs 2012 tarihinde yürürlüğe giren Kentsel Dönüşüm Yasasıyla, önce Zeytinburnu, Fatih, Avcılar, Maltepe ve şimdi ise Fikirtepe projeleri, inanıyorum ki gecikmiş şehirleşme icraatlarının en güzel örnekleri olacak. Ve umut ederim ki, yeni şehirleşmeyi bazıları "binalaşma" olarak algılamaz... Zira böyle olursa devlet eliyle müteahhitliğin en güzel(!) örneklerini görürüz, hepsi bu kadar...
Benim üzüldüğüm ve adaletsiz bulduğum ise bir başka nokta;
Adam, vaktinde arazi mafyasından birkaç kuruşa satın aldığı(!) devlet arazisini yıllarca kullanmıştır. Derme çatma barakasında , karma kültürünü yaşamış ve yaşatmıştır. Hatta İstanbul’un göbeğinde tarla işlemiş, ürün almıştır.
Buna göz yuman bazı idareciler, tek bir oy için, işgal edilen şehrin merkezindeki yada boğaz sırtlarındaki arazide bulunan gecekonduya tahsis belgesi düzenlemiş, elektrik ve su vermiş, yol götürmüş, okul ve cami inşa etmiştir. Bugün dönüşüm furyasında, şehrin göbeğinde kalan bu arazilerin yerine Tower'lar, Residence'lar inşa edilecek. Değerleri misliyle katlandı. GÖZÜMÜZ YOK.
Ama şimdi, hayatında dürüstlüğü ilke edinmiş, alın terinin temizliğini bilen, haram helal ayıran, ne komşusunun ne devletinin malına el uzatmayan, bunun için dişinden tırnağından biriktirdiği 3 kuruşla şehrin dışında bile yaşamayı kabul etmiş, yıllarca kiracıklık yapmış, küçük kooperatif evleriyle yetinen, kibrit kutusu evlerinde bile mutlu ve o eve ulaşmak için saatlerce yollarda kalmayı önemsememiş vatandaşın suçu ne?
Biri uyanıklığıyla zengin, diğeri dürüstlüğüyle fakir mi olmak zorunda? Eğer öyleyse "vicdan ve akıl" slogandan mı ibaret?
Nasıl ki, elektrik faturalarını ödemeyen ve kaçak kullanan uyanık vatandaşın maliyeti, faturalarını düzenli ödeyen dürüş vatandaşın sırtına yüklenemezse ve yüklenememeliyse, işgalci vatandaşın faturası, dürüst vatandaşa yüklenemez, yüklenmemelidir. Devlet, Residence ve Tower’dan elde edeceği vergi gelirlerinin bir kısmını, dürüst kalabilen vatandaşını destek için kullanmalıdır. Vatandaşını cezalandırmak kadar ödüllendirmekte devletin görevidir. Bu temiz insanlara jest yapmak, vergi ve fatura indirimleri, ulaşım destekleri sağlamak, bir adaletsizlik değil olsa olsa "adaleti oluştuma gayreti" olabilir.
Bu yazının muhalifleri mutlaka olacaktır.
Ricam şu; "kendinizi çıkarcı değil, emekçi bilin!" Değerlendirmeniz daha tarafsız olacaktır.
mehmetcan@radyo7.com.tr