O Parmak Senin mi Sanıyorsun ?

O Parmak Senin mi Sanıyorsun ?

Kültür Edebiyat

Mutlaka dikkat etmişsinizdir.

Son günlerde Kılıçdaroğlu bir heyecanlı, bir cesur ve bir mutlu ki, sormayın gitsin..!

Kendisine pompalanan bu mutluluk onu öylesine çocukça söz ve davranışlara yeltendiriyor ki, bu çıkışların ve parmak sallamaların şahsına ait olmadığı, dışarıdan bir el tarafından, bir gölge oyunu figürü gibi hareket ettirildiği ayan beyan belli oluyor.

Türkiye’nin meşru hükümetine, bürokrasisine, bakanlarına göz dağı veriyor, bazı tarihler vererek parmak sallıyor.

Erkenini geçtik, derhal seçim istiyor.

Nasıl olacaksa?

Diyelim yarın seçim kararı alındı, en erken dört ay sonraya yani, tam zemherinin ortasına, Şubat ayına denk gelir.

O aylarda Türkiye’nin, doğusunda ve güneydoğusunda on gün, on beş gün hatta bazan bir ay kapalı kalan yollar var, nasıl olacak o seçim?

Türkiye’de yaşayan ilkokul çocukları bile o mevsimde bir seçim olamayacağını bilir, peki bizim siyasilerimiz bu kadarını bilemez mi?

Elbette bilirler.

Bilirler de gölge oyununu yöneten parmaklar dışarıdan olunca, bazan böyle komik durumlar ortaya çıkabiliyor.

Ayrıca suflör, beyefendiye, “sen o bürokratlara, ben sizin ağabeyinizin, amcanızım de ki, daha bir samimi olasın” demiş, o da bu görevi yerine getiriyor.

Getiriyor, fakat çok iğreti ve yapmacık duruyor üzerinde, öyle ki, son gelişmeler yönetmeni, suflörü ve tüm sahneyi ele veriyor.

Kılıçdaroğlu’nun bürokrasi çıkışının ve bir tarih vererek iktidarı tehdit etmesinin hemen ardından aralarında ABD, Almanya ve Fransa'nın da bulunduğu on ülkenin Ankara büyükelçilikleri şu anda cezaevinde tutuklu bulunan Osman Kavala hakkında ortak bir bildiri yayımladılar.

Bildiride Kavala'nın dava sürecine itiraz edildi, Türkiye’nin tarafsız ve bağımsız yargı sistemi eleştirilerek, farklı dosyaların birleştirilmesi ve beraat kararından sonra yeni davalar açılması yoluyla sürekli geciktirilmesi "Türk yargı sisteminde demokrasiye saygıyı, hukuk devleti ve şeffaflık ilkelerini gölgelediği" söylendi.

Bu konuda isterseniz hafızamızı tazeleyelim:

1 Kasım 2017'de tutuklanan Osman Kavala Gezi Parkı davasından beraat etmiş, ancak, ardından 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili açılan dava kapsamında tutukluluğu devam ettirilmişti.

Kavala hakkında 11 Ekim 2019'da Anayasal Düzeni Ortadan Kaldırmaya Teşebbüs Etme suçundan resen tahliye kararı verilmiş, 18 Şubat 2020'de Gezi Davası dosyasında beraatine hükmedilmişti.

Kavala, aynı gün Silivri Cezaevinden çıkmadan gözaltına alınmış ve 9 Mart 2020'de hakkında yeniden tutuklama kararı çıkarılmıştı.

Kavala'nın bireysel başvuru yaptığı Anayasa Mahkemesi ise, kişi hürriyeti ve güvenliğinin ihlal edildiğine ilişkin başvuruyu reddetmiş, başvurduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ise 10 Aralık 2019 tarihli kararında tutukluluğun hak ihlali olduğuna ve derhal serbest bırakılmasına hükmetmişti.

Ve bir gün önce de, on Frenk ülkesi yani, Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İsveç, Kanada, Norveç ve Yeni Zelanda Büyükelçilikleri ; “Türkiye’nin uluslararası yükümlülükleriyle ve milli kanunlarıyla uyumlu şekilde, bu davanın adil ve hızlı biçimde sonuçlandırılması gerektiği kanısındayız. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bu husustaki kararları doğrultusunda Osman Kavala’nın derhal serbest bırakılmasının sağlanması için Türkiye’ye çağrıda bulunuyoruz" şeklinde adeta ülkemizi tehdide cüret ettiler.

Bunun üzerine İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, büyükelçiliklerin bildirisine tepki göstererek Türkiye'nin demokratik hukuk devleti olduğunu, büyükelçilerin yürüyen bir davada yargıya tavsiye ve telkinde bulunmasının kabul edilemeyeceğini söyledi. 

Peki bu olay ve Kılıçdaroğlu’nun son zamanlarda, kendisini heyecanlandıran ve çoğu kez komik duruma düşüren çıkışları neyi gösteriyor dersiniz?

Bana kalırsa bir yandan Doğu ve Güney’den, bir yandan Akdeniz’den ve bir yandan da tâ Babaeski’ye yani, burnumuzun dibine kadar Batı’dan, öte yandan muhalefet vasıtası ile de içeriden ülkemizi kıskaca alarak sıkıştırıp, 2023’te Erdoğan’ı iktidardan uzaklaştırarak, eskisi gibi Türkiye’yi avuçlarının içine alıp, istedikleri kalıpta tutmak niyetindeler. 

İçeride henüz Kılıçdaroğlu’nun adaylığı üzerinde mutabık kalmış değiller çünkü, onun bu seçimi kazanacağı konusunda çok ciddi tereddütleri var, bu sebeple şimdilik Kılıçdaroğlu’na el ense hareketleri yaptırıyorlar.

Kılıçdaroğlu da, ahh zavallı...!

İşaret ettiği tarihte Türkiye 10 “batılı ülke’ tarafından Kavala bahanesiyle tehdit ediliyor, o da Erdoğan üzerinden Türkiye’ye sallanan bu parmağın kendisine ait olduğunu sanıyor.

İktidar hırsı ile şuuru kapanıp, azgın ve Türkiye düşmanı batılı yönetmen ve suflörlerin elinde zavallı duruma düşmek böyle bir şey işte.

 

Ferman Karaçam - Haber 7  

 

 

Paylaş