Suud - Neocon Dostluğu Pekişecek!
Suudî Krallığı Eylül 1932 yılında kuruldu. 1730’lu yıllarda ortaya çıkan Vehhabiliği o topraklarda çok geniş bir aile olan Suud ailesi 1945’lerde benimsemişti.
İlk Suud devletinin kuruluşu 1744’lere dayanır. İkinci olarak,
1824 yılında kurulmuştu.
Birinci Dünya Savaşı sırasında, İngilizlerin desteği ve
kışkırtması ile Mekke Şerif’i Hüseyin ile işbirliği yapan Suudlar Osmanlı’ya
karşı savaş ilan ettiler.
Ve sonuçta 1932 yılında, daha çok İbn Suud adı ile tanınan
Abdülaziz İbn es_Suud bugünkü Suudî Arabistan’ın kurucusu ve ilk Kralı oldu.
Aslında, Kral Abdülaziz’in ve Vehhabi ulemanın Sünni ve Şii
dünyasına karşı bir tavrı olmamasına, vehhabilerin siyasete karışmamaları
kaydıyla, Şii ve Sünnilerin yönetimine karşı çıkmamalarını bildirmesine rağmen
zamanla, petrol zengini olmaları ve Mekke Medine gibi İslam alemi için kutsal
olan beldelere sahip olmaları onları şımarttı.
Tunus, Mısır ve Suriye gibi ülkelerde ortaya çıkan Müslüman
Kardeşler hareketi başta olmak üzere İslam Dünyasında ortaya çıkan tüm
akımları, hatta Filistin’deki HAMAS’ı bile kendisine tehdit olarak gördü
Suudi’ler.
Bu tehditleri bertaraf etmek için de Amerika’nın para ile
satın aldığı dostluğunu kullandılar ve bunu dostluğa, işbirliğine kadar
götürdüler.
Gelelim Amerika’daki Neocon tarafına:
Neocon aslında “yeni muhafazakâr” anlamına geliyor.
Bu düşünce ilk kez, Alman kökenli Leo Strauss (1899-1973)
tarafından dile getirildi.
Strauss, Hristiyanlığın Ortodoks mezhebi ile Yahudi dininin
görüşlerinin birbirine çok yakın olduğunu ve bunların birleştirilerek dünyadaki
anarşizme, nihilizme ve ahlaki yozlaşmaya yol açan liberalizme karşı
savaşmasını öneriyordu.
Bu düşüncenin yani Neocon akımının öncüleri için
savunduklarının doğru olup olmaması önmli değildi, önemli olanın, iyilerin
kötüleri yenmesi ve iyilerin dünyaya hakim olmasıydı.
İyiler dünyayı kötülerden ve kötülüklerden kurtarmalıydılar.
Neocon’un fikir babası olarak kabul edilen Leo Strauss’a
göre üç çeşit insan vardır.
1— Düşünürler.
2— Yöneticiler.
3— Yığınlar
Düşünürler dünyayı liberalizm denen beladan kurtarmak için
gerçekle pek de örtüşmesi gerekmeyen düşünceler üretecek.
Yöneticiler bu düşünceleri yığınlara anlatıp kabul
ettirecekler.
Böylece yönetenler, iyiler olarak kötülerle, teröristlerle,
nihilistlerle savaşacak ve dünyayı onlardan kurtaracaklar.
Ve tamamen böyle oldu (!) .
1940’lara kadar New York City College’ dan yetişmiş ve Leo
Strauss’un düşüncelerine sıkı sıkıya bağlı, hemen hemen tamamı entelektüel
Yahudilerden oluşanlar (!) Amerika’nın dış politikasına tamamen ve Pentagon’a
da kısmen hakim oldular.
1988 yılında, Neocon akımı ve düşüncelerini benimseyen
Cumhuriyetçi Partisinden, Amerika’nın 41. Başkanı olan George H.W. Bush (Baba
Bush) iktidara geldi ve iki yıl sonra yani 1990 yılında hiç beklenmedik bir
şekilde, bir gece Saddam Hüseyin Kuveyt’i işgal etti, çünkü, 1989’da soğuk
savaş resmen bitmiş, o zamana kadar kötülük olarak görülen komünizm sona
ermişti.
Komünizmin yerine, Neoconlar için “yeni kötülük” olarak
İslam ve Müslümanlar konmuştu.
Daha sonra
2001 yılının Ocak ayında yine Cumhuriyetçi Partiden oğul Bush iktidar oldu. Bu
sefer, oğul Bush’un iktidarından 9 ay sonra 11 Eylül 2001’de Nev York’da ki
kuleler patlatıldı.
Ardından oğul Bush açık açık “Haçlı Seferi” diyerek İslam
Dünyasına karşı savaşı başlattı.
Önce 7 Ekim 2003’de Afganistan’ı, 20 Mart 2003’te de Irak’ı
işgal etti.
Bu arada Libya’yı tamamen parçalayıp, haraca bağlayıp
“susturdular”.
Mart 2011 yılında da Suriye’de savaş başlatıp, peşinden
hemen ülkeye girdi ve kendi ürettikleri terör örgütü DEAŞ’ i yok etme
bahanesiyle PKK/PYD’yi silahlandırdılar, Suriye’nin önemli bir bölümünü bunlara
verdiler.
Şimdi de, Suudi Arabistan’ı da yanlarına alarak Lübnan,
Suriye, Irak, İran, İsrail, Ürdün ve Türkiye’yi içine alan bu coğrafyada
tamamen Neocon yani Ortodoks/ Yahudi ideallerine uygun bir oluşumu adım adım
gerçekleştiriyorlar.
Suudi Arabistan da bilerek, isteyerek bu Neocon idealine
uygun davranıp önce, hem kendi içinde buna engel olacakları temizliyor, hem de,
bununla birlikte, işin finans boyutunu üsleniyor.
Açıkçası Suudi Arabistan, bu coğrafyaya ve bu medeniyete
asırlarca unutulmayacak bir ihanetin içine girmiştir.
Neocon yazar Michael Pipes’in de dediği gibi Ortadoğu’da
yapılan savaşların hiçbir kazananı olmayacak ama hepsi de Amerika’nın lehine
olacaktır.
Yani Neoconların yani Siyonizmin.
Ne yazık ki Suudlarda; bu coğrafyada yeniden yükselecek bir
İslam Medeniyeti korkusu, Neoconlarda da bu azim ve karar sürdükçe Suud-Neocon
dotluğu pekişerek sürecektir.
Ferman Karaçam - Haber 7