Bağımsız Olmak
Kimileri diyor ki: "...içinde bulunduğumuz şartlar Kürtleri bağımsızlığa zorladı, Kürtler ya yıllarca yaşadıkları gibi paramparça yaşamaya devam edecek ya da ayağa kalkacak, bağımsız olduklarını ilan edeceklerdi..."
Ne
kadar masum, ne kadar haklı görünüyor, değil mi?
Oysa
tarihten, siyasi vizyondan, uygarlık perspektifinden bu kadar kopuk, bu kadar
köleleşmiş bir bakış olamaz.
Sanki
bugünkü şartları Kürtler oluşturmuş, sözüm ona bağımsızlığa giden yolu
kendileri açmış ve sonra da bağımsız olduklarını ilan etmişler.
Afganistan'ı
Kürtler işgal edip uzak Asya'nın kontrolünü ve enerjisini ele geçirmişler.
Irak'ı,
Suriye'yi, Libya'yı, Somali'yi paramparça edip üsler kurmuş ve nihayet sıra
Büyük Kürdistan'a gelmiş de O'nu ilan etmişler!
Yani,
bütün şartları kendileri hazırlamış, kontrol ellerinin altındaymış, Kürdistan'ı
planlayıp vakti geldiğinde de referandumu yapıp uygulamışlar gibi, konuşuluyor.
Bu
kadar ahmakça, bu kadar zavallıca ve bu kadar şaşkınca bakmanın sonucudur ki bu
ümmet vahdet şuurunu kaybetti.
Önümüze
koyulan tuzakların ortasına balıklama atlayıp düşüyor ve sonra da çırpınıyoruz.
İpin
iki ucunu da kaybettik ve debelenip duruyoruz.
Elimizin
altındaki tas yitti.
İmameyi
kaybettik ve tanelerin her biri bir tarafa dağıldı.
Bir
ve beraber olup büyük ve heybetli, etkili, onurlu olmanın şartlarını kaybedip
küçük, itilip kakılan, yaltaklanan ve zillet içinde yaşayan konumuna düşüp, bu
şartlara alışınca da her şeye tersinden bakıyoruz.
Mağarada
yaşayanların durumundayız.
Yıllarca,
köle ruhlu yöneticileri Müslüman ülkelerin başına getirerek el açacak hale
düşürdüler bu aziz milleti ve şimdi de dilenci gibi elimize tutuşturdukları
ile, gözümüzde büyüyorlar.
Ehli
Salip, Ümmetten bir parça daha koparmanın bayramını yaparken, bizim (!) bazı
içine İsrail kaçmış ahmaklar, bunun bir lütûf olarak kendilerine sunulduğunu
sanıyorlar.
Selahaddin
Eyyûbi bu manzarayı görseydi eminim kahrından ölürdü.
İsrail
bu projenin üst aklı ve sahibi olduğunu açıkça ve bana kalırsa "
dürüstçe" (!) ilan ediyor.
Amerika bu projenin ihalesini uygulayan aktördür ama Türkiye'yi daha fazla kızdırmamak için isteksiz rolü oynuyor çünkü, Amerika gerçekten- istemezse Barzani, değil bağımsızlık ilanına kalkışmak, sokakta bile yürüyemez.
Rusya
ise el altından destekliyor çünkü, bazı ajansların haberine göre Rusya, Kürt
bölgesel yönetimine, 4 milyar dolarlık bir yatırım vaadi ile çok ciddi bir
enerji ortağı oldu yakın zamanlarda.
Avrupa'ya
gelince; ileride Türkiye ve İran'ın da bölüneceğinin tatlı hayalini kurarak ve
her zaman ki, iki yüzlülüklerini burada da göstererek, güya desteklemediklerini
söylüyorlar.
Dün,
bir eski Fransız dışişleri bakanı, kendisini daha şimdiden Kürdistanın onurlu
bir vatandaşı olarak görmeye başladığını açıkladı.
Barzani
ve onun gibi düşünenler tarafından bakıldığında, tarihi bir fırsat yakalanmış
gibi görülse de bunlar, tarihi bir yanılgı içine düşmüş durumdadırlar.
Osmanlı
İdaresinde yüzyıllarca kardeşçe yaşamış güçlü, etkili, onurlu ve kimseye baş
eğmemiş olan halklar, birinci dünya savaşının ardından parçalanıp, küçültülüp,
sığıntı haline dönüştürülmüştür.
Şimdi,
onlarca parçaya bir parça daha eklemlenme girişiminde bulunulmuştur, hepsi bu.
Bu,
tarihi bir fırsat değil, tarihi bir yanılgıdır.
Çünkü,
kabul edelim ki, iki yüzyıldan beri tarihi biz yani Müslümanlar yapmıyor.
Müslümanlar
bu süreçte etken değil, edilgen bir rol oynuyorlar.
Barzani, bunca birikim ve tecrübesine rağmen, bu edilgen rolü ne yazık ki- şu sıralar başarıyla yerine getirmeye çalışıyor.
Türkiye'ye
düşen ise; 15 yıldan beri büyük bir yetkinlikle sürdürmeye çalıştığı "etken rol
oynama” görevini, sekinetle devam ettirmeli.
Türkiye,
öfkeyle ve anlık kararlarla karşılık verme yerine, tarihimizden ve inancımızdan
gelen olgunlukla cevap vermeli.
Lafla,
bayrak sallamakla, slogan atmakla, para basmakla bağımsız olunmadığını; yurtta
sulh, cihanda sulh retoriği ile yıllarca yaşayarak en iyi öğrenin
Türkiye'dir ve Türkiye, İMF'yi kovarken, nükleer santrallerin pazarlığını,
S-400'lerin görüşmelerini yaparken gerçek bağımsızlığın ne anlama geldiğini iyi
bilir
Türkiye,
bugün kendisine karşı kurulan tuzaklara tarih ve medeniyet perspektifinden
bakmayı sürdürmeli.
Türkiye,
bu krizler dizisini, "kriz yönetme" ve krizleri fırsata dönüştürme
bakışı, becerisi ve aklıyla hareket ederek sonuçlandırmalı.
Barzani
ve onu destekleyenler de günü gelince öğrenecektir;
Büyük
olmak, tarih yapmak, bağımsız olmak başkalarının planlarında basit, küçük
roller kabul ederek olmaz, olamaz.
Bu
coğrafyada, Filistinli kardeşlerimize dünyayı dar edenlere, ikinci bir
İsrail'in doğması için, İsrail bayrağı sallayan ve figüranlık yapanlar, bunun
vebalini çok ağır öderler.
Bağımsız olmak, kendi aklınızla, kendi büyük planlarınızı yaparak gerçekleşir, İsrail'in büyük planlarına hizmet ederek değil.
Ferman Karaçam - Haber 7