RUSYA SAVAŞMAK MI İSTİYOR - 4?

RUSYA SAVAŞMAK MI İSTİYOR - 4?

Radyo 7

RUSYA SAVAŞMAK MI İSTİYOR - 4? Bu yazının konusu, ‘’Rusya’nın savaşmakta istekli olup olmadığını anlamak’’ ve O’nun bu isteğinin altında yatan sebepleri ele almaktır. Biz de kısaca bunu yapmaya çalıştık ve bu sebepleri maddeler halinde sıraladık. Bugünkü son bölümde diğer maddelerden de kısaca söz edip konuyu toparlayalım.

RUSYA SAVAŞMAK MI İSTİYOR - 4?

Bu yazının konusu, ‘’Rusya’nın savaşmakta istekli olup olmadığını anlamak’’ ve O’nun bu isteğinin altında yatan sebepleri ele almaktır. Biz de kısaca bunu yapmaya çalıştık ve bu sebepleri maddeler halinde sıraladık. Bugünkü son bölümde diğer maddelerden de kısaca söz edip konuyu toparlayalım.

3- (devam)

D- Tacikistan:

16 Aralık 1991 yılında Türkiye, Tacikistan’ın bağımsızlığını tanımıştır.

Nüfusu 8,4 milyondur. GSYİH: 2.655 dolardır.

Tacikistan diğer Türki Cumhuriyetlere göre ilişkilerimizin az olduğu bir ülkedir. Bunun sebepleri üzerinde ayrıca durmak gerekebilir ancak temel sebebi Taciklerin, ‘’Türki’’ olmaktan ziyade ‘’Farsi’’ olmalarına bağlayabiliriz. Tacikistan’ın büyük çoğunluğu Farsça’ nın bir lehçesi olan Tacikçe konuşur ve yine büyük bir çoğunluğu Sünni’ dir. Tacikistan’da Özbek ve Türkmen Türklerinin oranı da yüksektir.

2014 yılı itibari ile Tacikistan’a 277.505 milyon dolarlık ihracat yapmış, bunun karşılığında Tacikistan’dan 160.947 milyon dolarlık mal almışız. Yani toplam hacim olarak 438.452 milyon dolarlık cüzi bir ticari ilişkimiz olmuş Tacikistan’la.

Türkiye Tacikistan’a, bir kısmı TİKA eliyle olmak üzere 100 milyon dolara yakın mali destek sağlamıştır.

Ayrıca, 2014 yılında yine TİKA Tacikistan’a, 20 den fazla proje çerçevesinde 700 bin dolarlık destek sağlamıştır.

E-Kırgızistan:

1991 yılında bağımsızlığını ilk tanıyan Ülke, Türkiye’dir. 2013 yılı verilerine göre nüfusu 7,6 milyondur.

Bağımsızlığını ilan etmesinden bir yıl sonra Kırgızistan’la irtibatlarımız başladı. 1992 yılında karşılıklı olarak Bişkek’te ve Ankara’da Büyükelçilikler açıldı. Ancak diğer Cumhuriyetlerle de olduğu gibi asıl yoğun ilişkiler daha sonraki yıllarda başlıyor ve 2011 yılında iki Ülke arasında ‘’Yüksek Düzeyli Stratejik İş Birliği Konseyi’’ (YDSK) kuruluyor. TÜİK verilerine göre Türkiye Kırgızistan’a 2010 yılında 129.202 milyon dolarlık mal satmış, yaklaşık 31 milyon dolarlık mal almış. Aynı yıl toplam hacim 160.102 milyon dolar olmuş iken bu hacim 2011 yılında 232. 364 milyon dolara ve 2014 yılında ise 488.628 milyon dolara ulaşmıştır.

Sürekli yükseliş eğiliminde olan bu hacmin dörtte üçü ihracattır ve dört yıl içerisinde Kırgızistan’la olan ticaretimiz yaklaşık 500 milyon dolara ulaşmıştır.

Kırgızistan’da 300 den fazla Türk yatırımcı firma faaliyet göstermektedir ve çok sayıda Kırgız vatandaşına istihdam sağlamaktadır. Türkiye’de ise 150 dolayında Kırgız sermayeli firma bulunmaktadır.

F- Türkmenistan:

2014 yılında yapılan nüfus sayımına göre Türkmenistan’ın nüfusu 5,3 milyondur. GSYİH: 15.475 dolardır. Aralık 1991 yılında Türkmenistan’ı ilk tanıyan ülke Türkiye’dir.

Türkmenistan- Türkiye ilişkileri diğer cumhuriyetlere göre daha ileri boyutlardadır ve bu ilişkiler sadece ticari ve ekonomik de değildir.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkmenistan’a yaptığı son ziyaretinde, Oğuzhan sarayında bu ilişkilere atıfta bulunarak şöyle demiştir: ‘’..Ulaştırma ve enerji alanındaki işbirliğimiz Türkmenistan ile olan ilişkilerimize stratejik bir boyut kazandırıyor. Özellikle bu alanlarda keşfedilmeyi ve hayata geçirilmeyi bekleyen önemli bir potansiyelin olduğu kanaatindeyiz..’’

Söz konusu ziyaretin ortak basın toplantısında Türkmenistan Devlet Başkanı Berdimuhammedov da, ‘’Türkiye ile olan ilişkilerin sağlam hukuki temellerinin olduğunu, siyasi, diplomatik, kültürel ve ticari ilişkilerin artarak devam ettiğini’’ söyledi.

Ayrıca Türkiye ile Türkmenistan arasındaki ticaret hacminin 2014 yılının son dokuz aylık verilerine göre 5 milyar doları aştığını da belirtti. Yine aynı toplantıda Türkmenistan Devlet Başkanı TİKA’nın Türkmenistan’da gerçekleştirdiği tarihi ve kültürel alandaki çalışmaların da çok önemli ve memnuniyet verici olduğunu dile getirdi.

Türkmenistan ile, Ekonomi ve Ticaret İşbirliği, Yatırım ve Teşviklerin Korunması, Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii Geliştirme Protokolü, Turizm İşbirliği, Karma Ekonomik Komisyonu Kurulmasına Dair Anlaşma, Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması... gibi çok sayıda anlaşma ve protokol imzalanmıştır.

Ayrıca 2015-2016 yılları İşbirliği Planı çerçevesinde Türkmenistan’la Türkiye arasında eğitim, spor, ulaşım, enerji alanlarında önemli anlaşmalar imzalanmıştır. Belki de Türkiye ile Türkmenistan arasında, Rusya’nın canını sıkacak olan projeler, konuşulan fakat henüz hayata geçmeyen Transit Demiryolu ve Transit Taşımacılık Koridoru (Lapis Lazuli) gibi büyük projelerdir.

4- ABD ve AB Ülkeleri gevşek davranıyorlar. ABD, nasıl tepki vereceği bilinmeyen yeni başkanını seçinceye kadar Rusya bu süreci iyi değerlendiriyor.

Obama’nın seçilmesi ile birlikte ABD, yayılmacı davranışlarında sınırlamalara gideceğini gösteren bazı uygulamalar gerçekleştirdi. Ancak bu uygulamalar ABD’nin bir taktik değişikliğinden ibaretti.

Bu taktik; ABD karşısında potansiyel bir güç haline gelen ve başını Almanya ile Fransa’nın çektiği Avrupa’yı frenlemek için Rusya’nın bir adım ileri gitmesine göz yummaktan ibaretti. Yani şu anda Suriye’de kurulan Kanlı Rus Pazarının ABD ile Rusya’nın ortak yapımı olduğunu görmekteyiz.

Ne yazık ki ABD’nin yeni Başkanı seçilip, tavrı belli oluncaya kadar Rusya’yı durdurmak zor gibi görülüyor.

5- İran, Rusya’nın hedeflerine ulaşmasında büyük bir rol oynamaktadır. Rusya bu fırsatı kaçırmadı.

Bütün uluslararası toplantılarda Türkiye, kendisini zor durumda bırakacak sonuçlara rağmen sürekli İran’ın yanında oldu hatta ‘’ Eğer Nükleer Silahlar konuşulacaksa herkesin, özellikle de İsrail’in konuşulması lazım’’ diyerek tüm dünyaya karşı diklendi.

Peki, İran ne yaptı?

İran da, Türkiye’ye karşı beslediği tarihi kinin sinsi garezi ile Rusya’nın elinden tutup coğrafyamızın üzerine abanmasına kılavuzluk etti. Doğrusu, Rusya da bu fırsatı kaçırmadı.

Toparlarsak: Batı Medyasının bir kısmının da iddia ettiği gibi, Uçağın düşmesi için Rusya elinden geleni yapmıştır ve bunu bahane ederek te istediklerini elde etmiştir. Uçak düşürülmeseydi Rusya bunları yapabilir miydi? Sorusunu sorarsak sanırım bunu daha iyi kavrarız. Bir de şu soruyu tekrar soralım: Rusya savaşmak istiyor mu?

Evet istiyor. NATO ile ilgili son uygulamaları da bunu kanıtlıyor ama en önemlisi bu savaşı Rusya insan gücü ile yapmayacak (gerçi onunla yapsa da ne gam ya !) stoktaki silahları ve mevcut enerji potansiyeli ile yapacak. Böylece hem Türkiye’nin güçlenmesinin önüne geçecek hem de içerideki Müslümanlara ciddi bir gözdağı vermiş olacak. Akdeniz’e ve Suriye’ye de zaten yerleşti. Allah korusun PYD marifeti ile Güney Doğumuzu kuşatmasını tamamlarsa zaten savaşmasına da gerek kalmayacak.

Allah, zalimlerin yapıp ettiklerinden haberdardır, onlara ve onlarla işbirliği içinde olanlara fırsat vermesin.

Ferman Karaçam

fermankaracam@gmail.com
fermankaracam@twitter.com
twitter.com/fermankaracam
facebook.com/ferman.karacam
instagram.com/fermankaracam

 

Paylaş