Sinan Cinayetinin Mimarları

Sinan Cinayetinin Mimarları

Kültür Edebiyat

 Merhum Üstad der ki, Sakarya “Manifestosunda”

: “……Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,

Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;

Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için…..” 


Aslında Sakarya bir türkü, bir şiir olmanın ötesinde Üstadın, İslam Medeniyetinin göğsüne perçinlediği tarihsel bir manifestodur. 

Bu manifestoda Üstad, tarihimizin ve medeniyetimizin izlerini sürerek, yapı taşlarını döşüyor olmanın ötesinde; günümüzde Anadolu coğrafyasının omuzlarına yüklenen “Büyük bir Dava” şuurunun da sorumluluğunu göstermiştir bize. 

Evet Anadolu bir bütün İslam Medeniyetinin sorumluluğunu yüklenmiştir bugün.

Bunu; bir okyanusta inci olmak yerine; gecekondu mahalleleri arasında akan pis bir derenin çakıl taşı olmak için her türlü yalan, hile ve çıkarın önünde yuvarlanan çakıl taşları göremez, anlayamaz ve bilemezler. 

Çünkü; “….bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük…”

Bu büyük dâvanın büyüklüğünü elbette ufku, bilgisi ve birikimi bir kasaba ufkundan öteye geçemeyenler ile peşin peşin küresel emperyalistlerin piyon ve taşeronluğunu kabullenmiş kimliksizler göremez, bilemez ve anlayamazlar. 

Büyük ve Hak olan bir davanın şuurunu taşımak için sarsılmayan yiğit omuzlar ve hakim kılmak için de karakterini kirli sulara bulaştırmamış delikanlı yürekler gerektir. 

Kendi süfli çıkarları için, küçücük zavallı beyinlerini kiraya vermiş olanlar, bir kemik için yoldaş ve arkadaşlarını satıp, tarihsel dava düşmanları ile kol kola girenler bu yolda yürüyemez. 

28 Şubat zulmünün mağduru olduğunda, bir fırsatını bulup Yurtdışına giden ve orada vefat eden Yaşar Kaplan’ı Taceddin Dergahına defneden gücü anlamayan, 12 Eylül zulüm ve işkence buldozerinin üzerinden geçtiği Raşit Küçük Hoca’yı Fatih Sultan haziresine defnettiren iktidarı ve onun liderini anlamayanlara bu kutlu yolu nasıl anlatalım ki? 

Bu yol çileli.

Bu yol dikenli.

Bu yol uzun ve meşakkatli.

Bu yol sabır ve feraset sahiplerinin yoludur. 

Bu yolun “ardında düşman gibi deniz, bu yolun önünde deniz gibi düşman vardır”.

Gemileri yakmayanlar yani, şehadete hazır olmayanlar bu yola çıkmasın, orada oturup, bütün bir seksen beş milyona hükümet ediyorsanız, Rahmetli Erbakan’ın da sık sık dile getirdiği gibi, bunun adı “siyaset” değil, bunun adı Hak ile batılın kavgasıdır. 

Bu kavgayı politik çıkarlarına alet edenlerle, bunu diline dolayıp fitne ve fesat çıkaranlardan iki cihanda da davacıyım.

Bunlardan bu davanın yetimlerinin, öksüzlerinin hesabını soracağım.

Bosna’da gözleri yollarımızda kalmış seksenlik ninelerle, Filistin’de kemikleri taşla ezilen delikanlıların hakkından ve hukukundan ne burada ne de öte tarafta asla vazgeçmeyeceğim

Somali’de, Myanmar’da, Kürdistan’da, Türkistan’da, Afrika’da, Moro’da, Mısır’da yokluk, yoksulluk, açlık, hapislik ve acı içinde kıvranan mazlumların hakkını bölüp küçültme ve emperyalistlere peşkeş çekme peşinde olan satılmışlardan sormak boynumuzun borcudur.

Karnında sırp piçlerini taşıyan Srebrenica’lı, Tuzla’lı, Travnik’li anaların ve Amerikan piçleri taşıyan Bağdatlı anaların hesabını biz soramazsak da, “biz sussak da tarih susmayacak, tarih sussa hakikat susmayacak” mutlaka, ama mutlaka hesabı sorulur ve sorulacaktır. 

Kiraya verilmiş ufak beyincikleriniz ile yorum yapıp, yol ayıranlar size sesleniyorum: Ankara’daki bir eski Ülkü Ocakları Başkanı cinayetinin sebebini anlamayacak kadar yoldan çıktınız, istikametten ayrıldınız, ferasetinizi yitirdiniz mi sahiden ? 

Eğer ferasetinizi, tarih ve medeniyet aklınızı kaybetmişseniz bu cinayetin mimarlarını elbette göremezsiniz. 

Kaybetmemişseniz; Osmanlıyı yıkan ve şimdi de Uzak Asya, Orta Asya, Balkanlar, Ortadoğu ve Afrika’nın  ağır yükünü omuzlamış olan Anadolu’yu durdurmak için, iki yüz yıldan beri Londra’da eğitilip, New York’ta mevzilenmiş olan o cinayet mimarlarını elbette görürsünüz. 

Bu cinayet;  “Cumhur’un” bağrına, onu yeniden bölüp parçalamak üzere saplanmış, yurt dışında planlanıp, yurt içindeki torbacı ve tetikçilere işletilmiştir. 

Cinayet yerine geri dönen katiller gibi; bu olayı kimlerin, hangi medya organlarının, hangi kiralık sosyal medya piyonlarının köpürttüğünü görmeyecek ve anlamayacak kadar kör ve ahmak mı oldunuz? 

Biz onları çok iyi tanıyoruz.

Söyleyin peki, siz kimsiniz?

Siz kimin değirmen çarkına su taşıyorsunuz?

Anadolu’nun; Anadolu’dan ibaret olmayan kıtalar büyüklüğündeki sinesinde çile ile yoğrulup kaynayan sütten yani; Akif’in, Arif Nihat’ın, Necip Fazıl’ın, Sezai Karakoç’un, Nuri Pakdil’in, Nurettin Topçu’nun göğsünden bir tek damla süt kanına karışmamış olanlar, bize bu planlı cinayet üzerinden ders veremezler. 

Hele hele; bir kaset üzerinden yerli ve milli olan Deniz Baykal’ı düşürüp; onun yerine HDP ile birlikte yol yürüyecek olan birini CHP’nin başına getirip, araya da, sözde milliyetçi sağ sos karıştırarak bu ülkenin büyük yürüyüşünü durdurmak için çırpınan küresel mimarları göremeyen, fark edemeyen zavallılar, bize tek kelime edemezler.

Biz; böl, parçala, yönet felsefesinin, iki yüz yıldan beri hiç durmadan bu coğrafyada cinayetler işleten eli kanlı mimarlarını çok iyi biliyoruz.

Umarım sizler de; eğer hainlerle birlikte yürüyecek kadar “yoldan” çıkmadınızsa, bu gafletinizden uyanırsınız. 

Ferman Karaçam - Haber 7 

fermankaracam@gmail.com 

fermankaracam@twitter.com 

twitter.com/fermankaracam 

facebook.com/fermankaracam 

 

Paylaş