Muhacirler Yeni Bir Tezgah

Muhacirler Yeni Bir Tezgah

Kültür Edebiyat

Son çeyrek yüzyılda Türkiye’nin ihtiyacı olan köklü tarihsel dönüşümlere karşı 1908’in dış destekli iç azınlıklar ile birlikte, ırkçı mason paşaların ortak darbesinin uzantısı olan anakronik zihniyetin çağdaş totaliter ve mandacı versiyonları bu dönüşümleri sürekli engellemeye kalkmış, böylece Türkiye’nin sağlıklı ve doğal yürüyüşü hala gerçekleşememiştir.1991 Körfez savaşı ile başlayan, Mart 2003’de sınır komşumuz Irak’ın işgali ile devam eden süreçte ülkemiz sınırlarından yarım milyondan fazla göçmen giriş yapmıştır.İçeride ise yakın tarihimizde tanık olduğumuz ilk hamle 367 dayatması ile başladı.

Anayasanın 102. maddesine göre, “Meclisin ilk iki turundan sonraki turlarda 267 oyla cumhurbaşkanı seçilir.” şeklindeki açık hükmüne rağmen CHP zihniyeti bunu kabul etmedi, AYM’ye götürdü, Türkiye seçime gitti ve hem ekonomik zarara uğratıldı, hem de bir yılını kaybetti.

Aynı zamanda 27 Nisan 2007’de post modern darbe ile, psikolojik olarak yıldırma ve baskı yapılarak hükümetin iş yapmasına engel olmaya çalışıldı.

Bu yetmiyormuş gibi hemen arkasından %47 gibi bir oranla hükümet etmekte olan bir iktidar partisi, görülmemiş bir yargı baskısına maruz bırakılarak kapatma davası açıldı.

AK PARTİ’nin iktidara geldiği tarihten başlayarak gazete kupürlerindeki başörtülü hanım fotoğraflarını delil göstererek açılan bu dava Türkiye’yi bir yıl kadar adeta diken üstünde tutmuş, hükümetin iş yapmasını engellemiştir.

2009 ve 2010 yılları yeni bir referandum, Ergenekon ve Balyoz davaları, başörtü tartışmaları, Baykal’a kurulan ahlaksız bir tuzakla CHP’nin yönünün ‘Ulusalcı Kemalizm’den uzaklaştırılması ve Mardin, Mazıdağı Bilge Köyü’nde çoğu kadın ve çocuk olan 44 kişinin silahla taranarak katledilmesi gibi önemli olaylar yaşandı.

Terör bu yıllarda, önceki yıllara göre yaklaşık %27 artarak hükümeti en çok uğraştıran konular arasında yer aldı.

2011 yılında ise dünyayı sarsan olaylar yaşandı: Tunus, Mısır ve Libya’da yönetimler değişti, bu ülkelerden göçler başladı, en önemlisi de Suriye’de başlayan barışçı yürüyüşlere karşı Esed’in sert ve acımasız müdahaleleri sebebiyle sınırlarımızdan içeriye çok ciddi göçler yaşandı.

Rahmetli Erbakan’nın, “Eğer bir gün Suriye’de bir karışıklık olursa iyi biliniz ki hedefte Türkiye vardır.” öngörüsü gerçekleşti ve bir yandan Türkiye’ye göçler sürerken, diğer yandan güney sınırlarımız boyunca bir terör devleti dayatıldı.

Türkiye, yaptığı üç askeri harekatla süper güçlerin bu dayatmasını etkisiz kılarken, arka arkaya 2012’de MİT krizi, 2013’de ülkemize 165 milyar dolara mal olan gezi olayları, aynı yılın sonlarında 17-25 Aralık rüşvet kumpası, 15 Temmuz 2016’da işgal girişimi ve hala devam etmekte olan siyasi, ekonomik irili-ufaklı saldırılar…

Bütün bunların üzerine dünyanın en iri ve en zalim hegemonya gücünü temsil eden ülkenin başkanı Joe Biden açıkça Türkiye’nin Cumhurbaşkanı’nı iktidardan uzaklaştırmakla tehdit etti.

Belki de bu tehdidin bir gereği olarak şimdi de 1920’lerden beri milliyetçi refleksleri sürekli tahkim edilen toplumumuzun sokaklara çıkması için profesyonel provokatörler vasıtasıyla muhacir konusu ajite ediliyor.

Hatta bazı, göçmen isterisine kapılmış şizofren tipler sosyal medyada konuyu o kadar ileri götürüyorlar ki, dört-beş milyonluk bu göçmenlerin, nüfusu doksan milyona dayanmış olan Türkiye’yi işgal edeceğini bile söylüyorlar.

Göçmen konusu; yukarıda saydığımız engellerle durdurulamayan Türkiye’nin köklü tarihi dönüşümünü engellemek için ortaya atılan yeni ve eğer akıllı olmazsak kanlı bir oyundur.

Türkiye; Türkiye’den ibaret olan, dar kalıplara hapsedilerek yaklaşık bir asır yurtta ve cihanda sulh ninnisi ile uyutulacak bir ülke olmaktan çıkmak üzeredir.

Toplumumuz sabırlı ve metanetli olmalıdır.

Ve unutmamalıyız; bizim cihanşümul anlayışımızda ırk değil, HAKK’a yakın olan insandır değerli ve esas olan.

Bu sebepledir ki; Efendimiz tarafından “Seyfullah” övgüsüne mazhar olmuş, mensubu olduğumuz İslam Medeniyeti’ni omuzlayan büyük komutan, Bizans ve Sasanileri dize getirmiş olan Halid Bin Velid Arap’tır.

İlmiyle, ahlakıyla, kahramanlığı ile hala dillere destan komutanlık bilgileriyle anılan ve Efendimiz’in miraca yükseldiği, içinde ilk kıblemizin bulunduğu Kudüs Şehri’ni fetheden komutan ve devlet adamı Selahaddin Eyyubi Kürt’tür.

Yine Efendimizin kahramanlığını, güzelliğini övdüğü, çağ açıp çağ kapatan, bize İstanbul’u hediye eden komutan ve devlet adamı Fatih Sultan Mehmet Türk’tür.

Bizim ufuklara değil; ormanın içindeki ağaçlara bakmamızı, eskisi gibi içimize kapanmamızı, bize iki asırdır biçtikleri kölelik gömleğini çıkarmamamızı istiyorlar.

Batı kaynaklı bu kavmiyetçilik belası ile koskoca bir imparatorluğu bölüp, parçalayan aynı mahfiller, şimdi de Türkiye’yi yine aynı tezgaha çekmek istiyorlar.

Tüm emperyalistler ve onların yetiştirmesi casuslar olarak içimize soktukları ırkçı piyonlarına inat Müslümanlar’ın ensarıyla, muhaciriyle kardeş olduğunu hatırlatırım.

Bu kardeşliğimizi bozarak Türkiye’yi çevresinden, altı asır boyunca et-tırnak olarak yaşayanlardan koparmaya çalışanlara, “Başaramayacaksınız!” diyorum.

 

Ferman Karaçam

  


YouTube:        www.youtube.com/c/FermanKaraçam

İnstagram:      www.instagram.com/fermankaracam

Facebook:      www.fb.com/karacamferman

Twitter:          www.twitter.com/fermankaracam

Web Sitesi:     www.fermankaracam.com

 

Paylaş