Bunları Unutma Şeyma..!

Bunları Unutma Şeyma..!

Kültür Edebiyat

Hiç şüphesiz unutmak büyük bir nimettir.

Eğer unutmak olmasaydı yaşanan kötülüğün ömrü, bizim ömrümüzü kemirir, yer bitirirdi.

Bazı travmalar öyle değil midir?

İnsan on yaşında büyük bir travma yaşıyor, ölünceye kadar iyileşemiyor.

Kaldı ki, bir travmanın vücutta bıraktığı sakatlık, beyinde bırakacağı travmadan daha iyidir.

Bedendeki sakatlık belki iyileşir, fakat beyindeki travma iyileşmeyebilir.

Bu sebeple unutmak, Yaratanımızın bize lütfettiği en büyük nimetlerden biridir.

Peki insan her şeyi unutmalı mı?

Unutulan fenalık, sırf unutulduğundan dolayı ya tekrar nüksedecekse..!

Unutulan kötülük, unutulduğu için, unutulmayı fırsat bilerek yeniden ortaya çıkıp bedeni de, aklı da felç ederse..?

İşte o zaman unutmak çok kötü.

Mesela Boğaziçili Şeyma, sırf unuttuğu için iflah olmaz bir hastalığa yakalanmış.

Bedeni, aklı, ruhu, hafızası unuttuğu kötülük tarafından işgal edilmiş.

24 yıl önce, 28 Şubat 1997’de Türkiye’nin her yanında Şeyma gibi giyinenlere karşı; baskı, dayak, işkence, hapis, yıldırma, okuldan atma, işten çıkarma, askeriyeden kovma, sürgün, memuriyetten çıkarma gibi daha birçok akıl almaz zulüm uygulandı.

Bütün Şeymaların okuma hakları elinden alındı.

Şeymaların bir kısmının mesleğine son verildi.

Şeymalar sokaklarda sürüklendi.

Okul girişlerinde kurulan ikna odalarında gencecik gururları rencide edildi, başlarındaki örtüleri hakaretle, tehditle açıldı, ayakaltına alınıp gözleri önünde çiğnendi.

Şeymalar polis ve asker tarafından coplandı.

Şeymalar sınıflarından zorla çıkarılıp bir daha okula alınmadı.

Şeymalar haklarını aramak için sokaklara çıktılar, ama karnında bebeği olan Şeymalar yerlerde sürüklenip tekmelendiği için bebeğini düşürdüler.

Feryatlar, figanlar, gözyaşları copla, dayakla, tehditle karşılık buldu.

Binlerce Şeymanın işi, eğitimi, hayali, umudu, rüyası çalındı.

28 Şubat milyonlarca genç kızın, delikanlının, orta yaşlının ve yaşlı insanın hayatını kararttı bu ülkede.

28 Şubat zihniyeti insanlık düşmanıydı.

28 Şubat zihniyeti zalimdi.

28 Şubat karanlıklardan daha karanlık, zifir gibi bir süreçti, “Müslümanca yaşamak benim de hakkımdır “ diyenlere uygulanmış, eşi benzeri olmayan bir kötülüktü.

28 Şubat bir yandan Şeymalara dünyayı zindan ederken; Şeymalar bu zulümlere uğramasın, özgür olsun, insan gibi yaşasın, istediği gibi giyinsin, istediği okulda okusun, inancını yaşasın diye, gayret eden, ter döken Erbakanları da kıskaca alıyor, hakaretler ediyor, başbakanlığını baskı ve zorbalıkla elinden alıyordu.

Peki, şimdiki Şeymalarla birlikte arkaya yaslanıp düşünelim:

Bugünün Şeymaları, dün yapılan bu kadar kötülüğü unutsun mu?

“ Amaan sen de, 24 sene önce ne olmuşsa olmuş, ben önüme bakarım, hayatımı yaşarım, önemli olan anı yaşamaktır” mı, demek lazım?

Yani 28 Şubat 1997’de bu memlekette yaşayan Şeymaların uğradığı zulümleri, acıları, hapisleri, sürgünleri, işkenceleri bugünkü Şeymalar unutsun mu?

Üstelik o kötülük, kendini unutturmak ve tekrar ortaya çıkmak için günümüz Şeymalarının önünde eğiliyor, onlarla birlikte pozlar veriyor, parlatılmış, süslenmiş hayali bir dünya gösteriyor, yaltaklanıyor, cülus çakıyor, sahtekarca bıyık altından tebessüm ediyorsa..!

Yani kendisini unutturmak ve yeniden Şeymalara kötülük yapmak üzere sahneye çıkmak için bir fırsat kolluyorsa, sinsice ve sahtekarca davranarak genç Şeymaların aklını çeliyorsa..!

Unutmak mı lazım?

Hayır, bu durumda, geçmişte olanları unutmak, insanın kendine yapacağı en büyük kötülüktür.

28 Şubat Şeymaların düşmanıdır.

Madem ki “su uyuyor da, düşman uyumuyorsa” o halde, Şeyma sen de uyuma, unutma, yarın bu kötülüğün, bu zalim düşmanın yeniden ortaya çıkıp senin bugün sahip olduğun tüm özgürlükleri elinden alacağını bil, bugün sen, yaşadığın bu özgürlüğün ortasına doğduğun için aldanıyorsun, sen bu özgürlüklere sahip olasın diye acı çeken, hayatlarını ve hayallerini, senin hayallerin için feda eden gencecik insanları unutma, o ağır bedelleri senin uğruna yaşamış olanları unutursan, gün gelir sen de unutulursun Şeyma.

Unutma ve aldanma onların kalbinin de, kendi kalbin ve vicdanın gibi temiz olduğunu sanma,

Çünkü düşman sinsi ve ikiyüzlüdür aldatır, bugün yenik düştüğü için elbette karşımıza zorbalıkla, topla, tüfekle çıkmaz, çıkamaz.

Sevgi ile yanıltmayla, parmaklarını kalp yapıp “her şey çok güzel olacak” yalanıyla, sahte tebessümle, özgürlük vaadi ile, onurlu yaşantı sunacağına sizi inandırarak sizi alt eder ve iktidara gelince, kendisini güçlü hissedince, bu sefer döner ve tüm elinizdekileri alır.

Sizin gibilerin bir daha ortaya çıkmaması için çocuklarınızı da elinizden alır.

İşte bu kötülüğü unutmak; insanın kendi geleceğine, kendi çocuklarına, milletine, dinine, vatanına, insanlığın refah ve özgürlüğüne yapacağı en büyük kötülüktür.

Şeyma Hanım kızım dikkat etmelisin, etrafındakiler senin gerçek dostların değil, yenildikleri, ezik düştükleri ve mağlup oldukları için kıvranıyorlar, yüzüne gülüp seninle aynı karede fotoğraf çektiriyorlar.

Bugün sana sahtece tebessüm eden karanlık yüzler, zindanında seni ve hepimizi boğmak için tetikte bekliyor.

Saraybosna’da o zavallı Profesörün, gözyaşları içinde, hıçkırarak bana sarılıp söyledikleri hala kulaklarımdadır, demişti ki: “ Yıllarca, tek bir aile gibi, birlikte yiyip içtiğimiz ve kendisi de bir akademisyen olan Sırp komşum, savaş çıktığı akşamın gecesinde, sırf adımız Müslüman olduğu için, 16 yaşındaki kızımı zorla evinde alıkoyarak kirletti ve o yavrum bu yüzden kendi canına kıydı..”

Bunları bil ve unutma diye söyledim.

Bunları unutmak bizim, bize yapacağımız en büyük zulümdür Şeyma.

Ferman Karaçam - Haber 7 

 

 

Paylaş