Cevapsız Kalan Esas Soru

Cevapsız Kalan Esas Soru

Kültür Edebiyat

Bu ülkenin jeostratejik önemi üzerine yüzlerce, belki de binlerce makale yazılmıştır ve daha da yazılmaya devam edilir.

Bu önem sebebiyledir ki, Türkiye’nin başı her zaman derttedir.

Tarihin ve atalarımızın bize miras bıraktığı bu coğrafyayı korumanın tek yolu, tarihi düşmanlarımız gibi uyanık olmak ve onların gözünü korkutup caydıracak kadar da hem ekonomik, hem de savunma araç gereçleri bakımından güçlü olmaktır.

Türkiye, nerdeyse bir asra yakın “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” ninnisi ile uyurken ve uytulurken tarihi hasımlarımız bir taraftan sürekli silahlanmış, diğer taraftan bizi de kendilerine her bakımdan bağımlı hale getirmişlerdir.

Para lazımsa İMF’in kapısı gösterilmiş.

Silah lazımsa ABD, Almanya, İngiltere, Fransa ve İsrail gösterilmiştir.

Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan ufak tefek milli hamleler engellenmiştir.

Teknolojide, bilimde, tarımda, ilaçta, eğitim ve öğretimde, savunmada, istihbaratta, hukukta kısaca her alanda batıya, batılı ülkelere bağımlı kalınmıştır.

Bu bağımlılık prangasını kırmaya çalışan Menderes iki bakanı ile birlikte idam edilmiş, Turgut Özal zehirlenmiş, Necmettin Erbakan’a bir yıl zar, zor tahammül edilerek iktidardan uzaklaştırılmıştır.

2002 Yılından itibaren AK PARTİ ile birlikte yeni bir bağımsızlık mücadelesi başlamıştır.

Ne var ki, Türkiye’nin Jeostratejik değerini, çekim gücünü ve “elden çıkarılırsa” neler yapabileceğini çok iyi bilen emperyalist hasımlarımız ve düşmanlarımız içerden ve dışardan Türkiye’yi ve 18 yıldır tek başına iktidarda olan AK PARTİ’yi baskılamayı, kıskaca almayı ve çoğu kez de açıkça tehdit etmeyi sürdürüyor.

Parti kapatma, Cumhurbaşkanı seçtirmeme, gezi olayları, istihbarata baskın, savunma sanayide çalışan yaklaşık on mühendisi katletme operasyonu, emniyet ve yargı darbe girişimi, ekonomik ambargo, çukur olayları, lidere defalarca suikast ve nihayet 15 Temmuz’da Türkiye’yi tamamen teslim alma girişimi.

Bütün bunlar ve daha birçok terör saldırısı sadece Türkiye’yi bağımsızlıktan vaz geçirmek için yapıldı.

Türkiye ve AK PARTİ bir yandan bunlarla mücadele etti, diğer yandan savunmada, sağlıkta, ulaşımda, tarımda, teknolojide, bilişimde, ilaçta... bağımsızlık ve millilik adımları attı, atmaya da devam ediyor.

Ancak, bütün bunlara rağmen AK PARTİ’yi durduramayacaklarını anlayan Türkiye düşmanları, başka yollar da denemeye başladı.

Mesela bu yollardan biri ve çok da iyi bildikleri; “Böl, Parçala, Yönet”

Yolunu ufaktan ufaktan vizyona koyuyorlar.

Geçenlerde Ali Babacan’la internette allaya pullaya bir röportaj yapan gazeteci Cüneyt Özdemir, izleyicilerden de sorular aldı.

Bir izleyici Ali Babacan’a şöyle bir soru sordu: “Bu partiyi siz, iktidara gelmek için mi kurdunuz, yoksa, mevcut iktidarı iktidardan uzaklaştırmak için mi..”

Bu soruya Babacan bir cevap verdi ama, sağ eli ile sol kulağını ensesinin arkasından dolanmak şeklinde, verdi.

Bana kalırsa bu soru cevapsız kaldı.

Hâlbuki bu sorunun cevabı çok net ve açık, şöyle ki;

AK PARTİ varken ve Recep Tayyip Erdoğan onun başındayken ve yeni yapılacak bir seçimde Erdoğan Cumhurbaşkanı adayı olacaksa, AK PARTİ içinden kaç parti çıkarsa çıksın, bu partilerin değil Başkan seçtirecek bir varlık göstermesi, %10 barajını aşmaları, meclise girmeleri bile mümkün değildir.

Bunu bütün dünya bildiği halde eveleyip geveledikten sonra “biz iktidara gelmek için parti kurduk” demenin inandırıcılığı var mı?

Yok.

Kimse size inanmaz.

Ancak, ne var ki Sayın Babacan size bu partileri kurduran ve böl, parçala, yönet konusunda küresel beceri sahibi olanlar ve sizi de iktidara gelecekmişsiniz gibi inandıranlar, arkanızdan sizi ne kadar iterlerse itsinler siz, o meşhur Saadet Partili gibi bile kürsüden kendinizi parçalarcasına nutuk atmaktan mahrum olacaksınız.

Hani İstanbul seçimlerini CHP’li Ekrem aldıktan sonra, hançeresini yırta, yırta demişti ya, o Saadetli vatandaş:

“İstanbul’u, AK PARTİ’ye, biz kaybettirdik, biz...! “

 

CÜMLEDEN CÜMLEYE...

 

Acılarıma da kardeş olur musun

 

Sıcak ilişkiler adına davet alıyorum

Biraz kan ve ilik hızlandırıcı olarak

 

Kardeşim dedim

Acılarıma da kardeş olur musun

 

Baltasını havaya kaldırdı

Yükselemezdir daha

Söyledim

— Haydi acılar haydi az daha

...

Cahit Zarifoğlu/ Şiirler

 

 

 Ferman Karaçam - Haber 7 

 

Paylaş