Bir Sapma Olarak LGBTİ

Bir Sapma Olarak LGBTİ

Kültür Edebiyat

Geldiğimiz nokta şudur:

Ya kabul edersiniz ya da red edersiniz.

İkisinin ortası yok çünkü, kartlar artık açık oynanıyor. 

Belki şu noktada bir parçacık flu kalma hakkınız vardır: “Efendim ben Kur’an’ın emri olduğu için içkinin haram olduğuna inanıyorum ama, zaman zaman bir kaç yudum zıkkımlanıyorum”.

Bu durumda günahkâr olursunuz fakat: “ Ben içkinin haram olduğuna inanmıyorum” derseniz, bu sefer de, dinin çerçevesi dışına çıkarsınız yani, Müslümanlığınızla ilgili bahis kapanır. 

Halbuki, bugün durum çok farklı, kimse flu bölgede yaşamıyor.

Yaşamıyor ama, yaşıyormuş gibi yapıyor ve her şey karmakarışık oluyor. 

Bu; siyasette böyle.

Ekonomide böyle.

Sosyal veya içtimai hayatta böyle.

Hasılı her alanda böyle.

Bu ise, tam bir iki yüzlülük, ahlaksızlık ve en önemlisi de dinsizliktir.

Dinsizliğini ileri sürmenin, toplumda karşılık bulamayacağını bildiği için öyle yapıyor.

Onlarmış gibi yaptığı için biz de meselenin özüne inemiyor, etrafında dolanıyoruz ve işler iyice sarpa sarıyor, yokuşa tırmanıyor.

Konu gayet açıktır; cinsiyeti net olmama durumu bir hastalıktır, hormonal bir bozukluktur.

Fakat, hareket noktasını bir hastalıktan alarak yola çıkıp, onu toplumsallaştırıp hatta, Hollanda’da olduğu gibi bu durumu yasalaştırmak tamamen bizim dinimizin dışına çıkma ile cevap bulur.

Faiz nasıl haram, onu savunmak da nasıl savunanı İslam dışına çıkarıyorsa Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini savunmak da aynı şekilde dinsizliktir, savunanı İslam’ın çerçevesi dışına çıkarır. 

Erkeğin kadınla olan evliliği dışında ki tüm evlilikleri yapanlar ve bunların her hangi birini savunanlar İslam dini ile olan bağını koparmıştır.

Batılılar, her şeyde yaptıkları gibi, burada da hileli yola baş vurarak, “eşitlik” , “özgürlük” gibi kavramları kullanarak, olayı masumiyet ambalajına sararak, flu alana çekip, genç beyinleri ifsad ediyor.

Ülkemizde de Batılı hayat tarzını benimseyenler, tıpkı, batılı sahipleri gibi; hileyi ve yalanı masumiyet kılıfında toplumumuza dayatmaya çalışıyorlar

Kimse konuyu başka alanlara çekmesin, flulaştırmasın. 

Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Lûtiliktir, Lûtilik ise dinsizleşmedir, İslam dininden olmamaktır.

Batılı ülkelerin bir çoğu, Hollanda’da olduğu gibi, yasalaştırması yakın bir gelecekte söz konusu olacaktır.

Çünkü, bazı partiler açıkça desteklemektedir. 

Bizde de, HDP açıkça, CHP de yarı açık yarı gizli bir şekilde Lûtilik hareketlerini destekliyorlar. 

Partiler tarafından savunulmuş olması, bu işi daha farklı boyutlara taşımaktadır. 

Bu boyutları da tartışmak lazım, ancak şimdilik şu kadarını tekraren ifade edelim; kim hangi tarafını savunursa savunsun bu konu bir hak hukuk meselesi, özgürlük veya bir eşitlik meselesi değildir.

Tamamen din ile yani, inanışla ilgilidir, dinden sapmadır, dinin dışına çıkma meselesidir Lûtilik. 

Diğer taraftan; “ Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi” başlığı ile 2011 Yılında İstanbul’da 45 ülke tarafından imzalanan ve 27 ülke tarafından uygulamaya konulan

İstanbul Sözleşmesinin bu konuyla birlikte tartışılma meselesi önemlidir. 

Tartışmayı açanlar haklı, çünkü; 

1- Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un, 162 proje okulda başlatmayı düşündüğü “ Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine Duyarlı Okul” projesinin ve ailenin bozulmasının temelini bu İstanbul Sözleşmesine dayandırıyor insanlar. 

2- Türkiye’de Batılı hayat tarzını savunan bazı üniversiteler, dernekler ve özellikle TÜSİAD gibi kuruluşlar, İstanbul Sözleşmesini dayanak göstererek Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini savunuyorlar.

3- Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, değişebileceğini, nas olmadığını söylediği, imza koyan 45 ülkeden sadece 27’sinin uyguladığı ve Almanya’nın bile 2018’de yani, bizden dört yıl sonra uygulamaya başladığı İstanbul Sözleşmesini savunanların tamamı, flu alanda dans etmeği seviyorlar, direniyorlar ve bizi de eşitliğe ve özgürlüklere karşı olmakla suçluyorlar. 

Anlamadıkları ya da anlamak istemedikleri şudur: bu bir medeniyet kavgasıdır ve İslam Medeniyetinin ana kaynakları Kur’an ve Sünnettir. 

Kur’an ve Sünnetin yasakladığı ne varsa din dışıdır, din dışı olanı savunanlar da Müslüman değildir. 

Hormonal bozukluk bir hastalıktır, tedavi edilmelidir fakat, Lûtilik bir sapmadır, eşitlik ve özgürlükle de hiçbir ilgisi yoktur. 

Bizi eşitlik ve özgürlüklere karşı olmakla suçlayanlar dönüp aynaya baksınlar. 


CÜMLEDEN CÜMLEYE....

Her kim kendini gördü

Üstadı iblis oldu 

Kişi ne buldu ise 

Miskinlik ile buldu ...

Yunus Emre 

 

Ferman Karaçam - Haber 7 

fermankaracam@gmail.com 

fermankaracam@twitter.com 

twitter.com/fermankaracam 

facebook.com/fermankaracam 

 

Paylaş