31 Mart'ın Sakin Güçleri

31 Mart'ın Sakin Güçleri

Kültür Edebiyat

Önümüzdeki yerel seçimlerin çok sayıda önemli şifreleri var.Fakat, bunlardan bazıları diğerlerine göre çok daha önemli.

Mesela, bunlardan bir tanesi, muhalefet tarafında yürütülen ve üzerinde epeyce durulması gereken bir davranış ve propaganda biçimi.
Bir diğeri ise; belki bugüne kadar AK PARTİ’ye oy da vermiş olan ama, hiçbir zaman mütedeyyin halk kitleleri ile ünsiyet kuramamış, bu hareketin ilk partilerinden itibaren, yani, MİLLİ NİZAM, MİLLİ SELAMET, REFAH ve FAZİLET partilerinden herhangi birinin teşkilatlarının eşiğine bile ayak basmamış, hatta, boynunu uzatıp içeriye bir defa olsun bakmamış kişilerin AK PARTİ’ye olan acımasız eleştirileri. 
Bu iki “sakin güç” aynı kulvarda buluşuyor.
Sakin güç dediysem hani, Kılıçdaroğlu ilk piyasaya sürülürken o zamanki Aydın Doğan Medyası tarafından parlatılmış iki sıfattan biri Gandhi ise bir diğeri de, “Sakın Güç” idi. 
Sakin güç yani; tahmin edilenden, görülenden, duruşundan çok daha fazla güçlü, karşısındakileri yere serecek bir potansiyel taşıyan ama, bunu hissettirmeden yapacak olan kuvvet. 
İşte yukarıda muhalefet tarafından yürütülen ve birinci sıraya koyduğumuz propaganda taktiği bugün yine geçerli. 
Anlaşılıyor ki, bir üst akıl tarafından vizyona sokulan bu “sakın güç” taktiği “iş” yapıncaya kadar denenecek.
CHP’nin İstanbul Büyükşehir Başkan adayı tam da bu sakin güç tabirine uygun bir performans çiziyor.
1970 Akçaabat/Trabzon doğumlu Ekrem İmamoğlu; duruşu, konuşması, tepkilere karşı sabırlı davranışı, sakin adam profili çizmesi, mütedeyyin kesimin hoşuna gidecek cümleler kurması, “İmamoğlu” soyadını iyi kullanması itibarı ile hem, sakin güç aday görünümü uyandırıyor hem de, uzun zamandır, CHP’nin, muhafazakar kesimden oy alma amacına uygun düşüyor.
Beylikdüzü Belediye Başkanlığı yaptığı sıralarda hiç de sakin biri, mütedeyyin biri olmadığı artık açıkça ortaya çıktığı halde bunu gizleyen, teatral yeteneği olan, rolünü iyi oynayan birisi.
CHP’nin İzmir adayına bakın.
CHP’den ziyade gerçekte BDP’ye daha yakın olduğu bilinen, işkenceci babası Nurettin Soyerin izinde yürüdüğü birçok araştırmacı yazar tarafından ortaya konan bir aday olduğu halde, bunları absorbe eden, öyle olmadığı izlenimi veren, o şekilde propaganda yapan biri.
Yani oldukça sakin, öfkelenmeyen, paniklemeyen, babası; onca işkence, zulüm yaşamış insanlar tarafından fail ilan edilen bir başkası olsaydı, istifa eder çekilirdi başkanlıktan.
Halbuki bu adam, hiç istifini bile bozmadı, babası ile onur duyduğunu söyledi, pişkince sırıtıp üstüne alınmadı bile.
Tek tek diğer adaylara da, hele Büyükşehir adaylarına yakından bakın hepsi de bir sakin güç havasındalar.
Öyle ya, “bu bir yerel seçim, memlekette iktidar mı değişecek ?
Hayır, Cumhurbaşkanı yine görevine devam edecek, bakanlar görevlerine devam edecek, bürokraside, kanunlarda, yargıda yine işler aynen yürüyecek, hiçbir şey değişmeyecek. Peki öyle ise AK PARTİ neden sanki merkezi hükümet seçimi gibi propaganda yapıyor, anlamak mümkün değil...” diyorlar.
Hele Temel Bey..!
Bu cümleleri öylesine rahat, kesin ve mülayimce kuruyor ki neredeyse inanasınız geliyor. 
Oysa durum hiç de öyle değil, bunu hepimiz biliyoruz. 
Özellikle büyükşehirlerde AK PARTİ tökezlerse işin rengi derhal değişecektir. 
İşte bunun için bu seçimde sakin güçler piyasaya sürüldü ve sakin bir üslup benimsendi. 
Hele hele bir ikinci sakin güç daha var ki, inanılır gibi değil..!
Yukarıda dediğim gibi bu ikinci sakinler zamanla AK PARTİ’ye oy da vermiş olan kimseler. 
Biraz mürekkep de yalamışlar fakat, sürekli bardağın boş tarafını görmeye ve göstermeye cehd ediyorlar. 
Her ortamda AK PARTİ’yi suçluyorlar, lideri eleştiriyorlar.
Sanki eşlerinin, kızlarının, analarının başlarındaki örtüleri yerlere atılıp çiğnenen günleri yaşamamışlar, sanki aynı o lider değilmiş canı avucunda, kefeni cebinde ortaya çıkıp Türkiye’yi bugünlere taşıyan adam.
Ben bu kadar unutkanlık görmedim.
Ben bu kadar vefasızlık görmedim.
Ben bu kadar omurgasızlık görmedim.
Biz bunları söyleyince de: “böyle yağcılık, böyle sadakat.. olmaz diyorlar.
Ama kendileri Türkiye’nin birkaç adım ötesini göremeyecek kadar sığ, basiretsiz ve ufuksuzdurlar ve umarsızca etrafı zehirliyorlar. 
Bu sakinler emin olun ki, muhalefettekilerden daha zararlı.

CÜMLEDEN CÜMLEYE 
Bizim Türkiye’de şu an da dahil, uzun zamandan beri bütün toplumun en alt temel düzleminde , üzerinde uzlaştığı bir medeniyet sistematiği yok.
Var gibi görüldü, dikte edildi...
Halen bir ölçüde biraz farklı bir şekilde dikte edilmekte de..
Ama edilemiyor !
Cebren ve hile ile kabul ettirilmek istendi ama o cebir örtüsü bir süre sonra yırtıldı, yırtılıyor..
Cebir örtüsü yırtılmaya mahkûmdur.
Dünyadaki bütün tarihi tecrübelerden biliyoruz ki cebir örtüsü hiçbir zaman kaim olmaz.
“Muhabbet örtüsüdür” insanların isteyerek yaptığı....
Sadettin Ökten/ Fincanımda Cola var. 
 
Ferman Karaçam - Haber 7  

 

Paylaş