MFÖ’nün defansı Fuat Güner: Kendisi gibi düşünmeyeni düşman görme kafası değişmeli

MFÖ’nün defansı Fuat Güner: Kendisi gibi düşünmeyeni düşman görme kafası değişmeli

Müzik

Damarına basmaya gelmeyen bir Arnavut. Mükemmeliyetçi... 

Türkiye’de ‘iyi söz ve kaliteli müzikle popüler olunmaz’ tezini çürüten MFÖ’nün; müzikal bilgisi ve tecrübesiyle sırtını sağlama alan Fuat Güner’le kişisel projelerini konuştuk... İç dünyasında derin bir yolculuğa çıktık...


Fuat Güner, Türk popüler müzik dünyasının, diğer tabirle o meşhur piyasanın iyi söz ve kaliteli müzikle popüler olunmaz tezini çürüten fenomen grubu MFÖ'nün defansı... Yeri geldiğinde golü 90'a takmasını da bilen, yerinde duramayan bir defans hem de! Özkan Uğur ve Mazhar Alanson'un ürettiği söz ve müzikler yıllardır, armoni bilgisiyle, müziğe mükemmeliyetçi yaklaşımıyla, her müzisyenin aklına hayaline gelmeyecek düzenlemelerle hep ona emanet...


Kendi yaptığı muhteşem şarkılar da cabası!


MFÖ'nün arkasını müzikal olarak sağlama alan bir kahraman o! Hassasiyeti sadece müzik konusunda değil elbet. Mükemmeliyetçiliği ve artık herkesin bildiği Arnavut damarı onun her ne kadar çevresinde "Aman, Fuat sinirlidir" diye bilinmesine yol açsa da, kendisiyle tanışıp hattına girdiğinizde iyi kalpli, şakacı, şeker mi şeker bir usta müzisyen, bir "abi" çıkıyor karşınıza.



Onu sinirli kılan şeyler, işini doğru yapmayanlar, düşünmeden konuşanlar ve haybeciler...


"Mesela" diyor, "Vaktiyle bir gazete röportaj için bir muhabir yollamıştı bana. Adam hiçbir şey araştırmamış. 'Sizin adınız neydi?' diye girdi konuya. Kovdum tabii. Bu sinirlilik mi sizce?"


ARAMIZDA MÜZİK VAR


Güner, bu yakında MFÖ konserleriyle tam gaz memleketi gezmeye devam ederken, bir yandan Türkiye'nin en iyi müzisyenlerinden müteşekkil Fuat Güner Project grubuyla çalışmalarını sürdürüyor. Ama asıl bomba ise, TRT'de başladığı ve dünyanın en iyi müzisyenleriyle bizzat ülkelerine gidip söyleşiler gerçekleştirdiği ve birlikte müzik yaptığı Aramızda Müzik Var programına önümüzdeki aylarda devam edecek olması...


- Fuat Bey, sizden hep sinirli diye bahsederler. Bendeki sizinle ilgili his, mükemmeliyetçi olmanız...


- Doğru, mükemmeliyetçilik var. Çok aptalca söylenen laflara sinirlenme var. Çünkü insanların biraz da ağızlarından çıkan lafları kulağı da duysun istiyorum.


Ama bu tabii ki sinirlenmek için bir mazeret de değil. Mazeretim Var Asabiyim ben diye albüm yaptığımıza göre hepimizde asabiyet var biraz. MFÖ olarak bizi yakından tanıyanlar bilir, bağırarak konuşmaya alışmışız üçümüz de. Mükemmeliyetçi olmamdan kaynaklı, biraz belki bazı şeyleri yeteri kadar sakin hazmediyorum.



- MFÖ'de, grup içinde lakaplarınız varmış...


- Özkan "Baba", Mazhar "Kaptan" der...


- Fuat Güner, MFÖ'de icabında defansta duran, gerektiğinde ileride oynayan bir müzisyen gibi gelir bana hep.

Armoni bilginizle, düzenleme buluşlarınızla...


- O konuya çok emek verdim ben, haybeden olmuyor bu işler. Yıllar harcadım hem müziği, hem armoniyi, hem notayı öğreneyim diye. Tabii öğrenince, ister istemez arkadaşlarıma da faydalı oluyorum. "Oradan o akora geçme, onu öyle yapma.


Oradan minöre geçersen, daha hoş olur" gibi. Hocalarım çok iyiydi: Şerif Yüzbaşıoğlu, Emin Fındıkoğlu, Onno Tunç... Onlardan epey ders aldım.

Kendimden de çalıştım.


Oturdum kafayı kırdım, Paris'te üç ay solfej kitabı alıp nota nasıl yazılır öğrendim, kendi kendime.


BİR ŞEYE TAKTIM MI SONUNA KADAR GİDERİM!


- İnatçı, tuttuğunu koparan bir damarınız var...


- Bir şeye taktım mı, sonuna kadar giderim. Hem Koç burcuyum, hem Arnavutum. Tuttuğumu kopartırım yani...


- Rahmetli babanız, ünlü fotoğraf sanatçısı Sami Güner'in estetik anlayışı size neler kattı?


- Babam akordeon da çalarmış. Annemi akordeon çalarak tavlamış. Dolayısıyla da hem bana hem kız kardeşime büyürken "Sen ne çalacaksın, sen ne çalacaksın?" diye sordu. Teklif ondan geldi. Kız kardeşime piyano aldı. Ben de gitar çalacağım dedim. Bana da gitar hediye etmişti. Daha doğrusu dayım, sapı gövdesinden ayrı bir gitar verdi. Marangozda yapıştırdık falan ama doğru dürüst olmadı. Sonra o gitardan model uçak yapmıştık.


- Fotoğrafa ilgi de oluştu mu sizde çocukluğunuzda, babanızdan dolayı?


- Babamın yanında çok gezdim.


Çantasını çok taşıdım. Çok şey öğrendim tabii. Diyafram nedir, enstantane nedir. Babam bir fotoğraf çekerken üç kare alırdı.


Pozometrenin gösterdiğinin, bir altını bir üstünü.


Pozometrenin gösterdiğine bile tam güvenmezdi, niye? Biraz daha açığı, belki biraz daha koyusu daha güzel olabilir diye.


- Buyurun size, Fuat Güner'in müzikteki titizliğinin kaynağı...


- Doğru. Aynen öyle. Kendi renkli film banyosunu stüdyoda yapardı. Yedi tane banyodan geçirirdi. Ben de yardım ederdim. Bir metreye 50 cm afişler basardı, renkli renkli. Dolayısıyla fotoğraf işini babamdan biraz öğrendim. Yani ışığa bakarım, onun kaçla çekileceğini ezbere söylerim mesela.


- Oradan aldığınız ışık bilgisi, o estetik müziğe ister istemez yansır. Mazeretim Var albümünde, size ait şarkılardan İstedim mesela...

Boş bir tuvale çizilmiş bir rüya gibi. Hüzünlü ama ruhu yormuyor...


- Çok memnun oldum bunu söylediğine. Ben de çok seviyorum o şarkımı. Orada baştan aşağı "istedim" diye geçer sözler. Aslında onun yarısı "istedin" yarısı "istedim"di. Mazhar dedi ki, "şimdi yarısı 'istedin', yarısını 'istedim' milletin kafası karışır".


Aslında orjinali daha güzeldi. "Sanki bir hayal gibi girip çıkmak istedin hayatıma / Bir yudumda doğmak bir sevgide ölmek istedin / Gecelerde gölge olmak istedin/" diyor kadına adam. Adam da, "Bir yanlış gibi silinmeye yazıldım satırlara / Her ölümde doğmak, hiç yok olmamak istedim" diyor. Arada büyük fark var aslında. İlk defa söylüyorum bunu. Senden önce soran olmadı ki!


Sakın Gelme'yi Kızılok'tan çaldım!


- Konser repertuvarınızda yıllardan beri aynı şarkılar var. 30 yıldır Ele Güne Karşı'yı çalmak sıkar mı müzisyeni, ya da her konserde ilk defa çalıyormuş hissi mi hasıl olur?


- O kadar senedir çalıyoruz ki bu şarkıları, bir sürü şarkı dışarıda kalıyor. Onları çalamıyoruz diye üzülüyoruz. Ele Güne Karşı'yı çalmadan konseri bitiremiyoruz.


Yani halk istiyor. O parçayı duymak istiyor. "Ben sıkıldım, artık o parçayı çalmam" diyemiyorsunuz.


- Fransız koleji mezunusunuz. Daha Batılı bir kafayla büyümüşsünüz. Mazhar Bey, "En başlarda Türkçe söylemezdik" demişti. Türkçeyle barışmanız nasıl oldu müzikte?


- Fikret Kızılok'un etkisi vardır bunda. Hepimizin mahalle arkadaşıydı.


Benim ise çok yakın arkadaşımdı. Teknesine gidip şarkı sözünü, dosyanın içinden çalacak kadar samimi yani! Sakın Gelme'nin sözlerini dosyasının içinde gördüm teknede. 'Hoop bir dakika!' dedi. Alırsın alamazsın falan. 'Bir daha yazarsın' dedim. Sonra besteledim götürdüm, 'helal olsun sana. Ne biçimsin adamsın, kırk yıl düşünsem böyle bir beste aklıma gelmezdi' dedi.


- Bu arada TRT'ye Aramızda Müzik Var diye şahane bir müzik programı yapıyordunuz. Ian Gillan, Peter Gabriel gibi bir sürü önemli yabancı müzik adamıyla röportajlar yapıp, birlikte müzik icra ettiniz. Program devam edecek mi?


- Ocak gibi TRT'nin yeniden açılacak olan kültür kanalı TRT 2'de devam edecek. Ekim gibi başlıyoruz çekimlerine. Hep Amerika, hep İngiltere olmuyor.


Bu sefer farklı coğrafyalara gidip bölgesinde ünlü müzisyenlerle bir araya geleceğiz. Programı İpek İyier'in yapımcılığı ve yönetmenliğinde müthiş profesyonel bir ekip hazırlıyor. O yüzden çok şanslıyım. Kolay bir program değil. Ama müzik dili her yerde aynı. Zaten o yüzden programın adı Aramızda Müzik Var. Siz kendi samimiyetinize, müzik bilginize güveniyorsunuz, şahane işler çıkıyor, çıkacak da inşallah!


"Sanat siyasetin üstündedir"


- MESAM'ın geçici yönetim kurulunda görev aldığınızda, hiç hak etmediğiniz ithamlarda bulunuldu. Son dönem bunu pek çok sanatçı yaşıyor. Eski nezaket ortamı bozuldu sanki. Bir anda bir linç kültürü başlıyor. Bu konuda ne söylemek istersiniz?


- Maalesef ülkemizde kardeşçe ve demokrat iklim bozuldu. Mevzunun içeriğini, ne yaşandığı bilmeden ve öğrenmeye çalışmadan herkesin birbirini ağır sözlerle, nerdeyse yok etmeye çalışarak eleştirdiği bir dönemdeyiz. Herkes bir konuda taraf, ama taraf olduğun mevzuyu anlat derseniz, anlatamıyor, çünkü bilmiyor. Ama karşı düşünceye sahip kişilere düşmanı gibi davranıyor. Bu yaklaşımla hiçbir konuda ilerleyemeyiz.


Aklım başıma erdiğinden beri Atatürkçüyüm, devrimlerine bağlıyım, öyle de öleceğim. Ve ömrümün herhangi bir döneminde herhangi bir çıkarım için herhangi bir siyasi grupla yakınlığım olmadı, olmaz da.


35 yıldır bu ülkede tanınan bir insanım. 90'larda MESAM'da yönetim kurulundaydım, 2018'de de. 90'larda TRT'de program yaptım, 2000'lerde de yaptım, şimdi de yapıyorum. Her dönem belediye organizasyonlarında sahne aldık. Çünkü gerçek sanatçının bunları yapabilmek için siyasi yakınlıklara ihtiyacı yok. Sanat siyasetin üstündedir.



GÖKSAN GÖKTAŞ /  Pazar - Sabah Haberleri

 

Paylaş