Ekmek

Ekmek

Kültür Edebiyat

Ekmek bizim kutsallarımızdandır.Kendine özgü kokusu, abartılı olarak çeşitlenmiş şekilleri ve desenleri ile sofralarımızın olmazsa olmazı ekmektir. 

 Sadece bizim mi?
Elbette hayır.
Hristiyan için ekmek, Hz. İsa anlamına gelir, Yahudiler ise Tanrı Yehova’ya mayasız ekmek verirler.
Bizde ise, yediklerimiz arasında en kutsal olanı, ekmektir.
Bir parçasını dahi yerde gördüğümüzde besmele ile elimize alır, öpüp başımıza koyarız.
Suyumuz aziz, ekmeğimiz mübarektir.
Yeminlerimiz Anadolu’da ekmek üzerinedir.
Ekmek, şairlerimizin şiirlerinde de son derece büyük bir hürmetle dile getirilir:
Sezai Karakoç, “Bir ekmek gibi aziz, fikirler böyle pişti...” der
Cahit Sıtkı Tarancı da,
“Desem ki sen benim için/ Hava kadar lazım/ Ekmek kadar mübarek/ Su gibi aziz bir şeysin;
Nimettensin, nimettensin! “
Demiştir bir şiirinde.
Ekmek azizdir, kutsaldır, mübarektir, vazgeçilmezdir, baş nimetlerimizdendir/nimetlerimizdendi.
Bir zamanlar fakirdik, acaba o sebeple mi mübarektir der, öper başımıza koyardık ekmeği?
Fakirlik farkına vardıran, kıymet bildiren, ölçü koyan, değeri öğreten bir şey midir ki öyle yapardık?
Bir baş soğan bir ekmek, bir lokma bir hırka bulunca daha mı önemsiyor, kıymet veriyorduk ekmeğe?
Ekmek, tüm varlığımızla peşine düşülen bir şeydi de ondan mı daha değerliydi yoksa?
Niçin bundan elli altmış yıl önceleri ekmek en kıymetli nimetlerimizdendi de şimdi kıymetini yitirdi?
Suç ekmekte mi?
Suç dedelerimizde, ninelerimiz de miydi yoksa?
Hala karın doyuran o değil mi?
Peki neden bu kadar yerlere düşürdük onu?
Çok mu zenginleştik, çok mu kıymet bilmez olduk, çok mu nankör olduk, çok mu bulduk, çok mu haram kattık, çok mu vefasız olduk?
Hangisiyiz, hangisi olduk?
Yoksa hepsi miyiz?
Bir tek gün içinde, Türkiye’de 12 Milyon adet ekmeği çöpe atıyormuşuz.
Yazık, gerçekten yazık.
Türkiye Ekmek Üreticileri Federasyonu tarafından açıklanan 2017 yılı verilerine göre Türkiye´de, bir yıl içinde 4 milyar 380 milyon ekmek çöpe atılmış.
Türkiye´de günlük üretilen her 100 ekmekten on tanesi çeşitli sebeplerle çöpe atılıyor.
Bu israfın Türkiye ekonomisine olan maliyeti ise yılda 1,5 milyar dolar civarında.
Ben çocukken, rahmetli annem sofradaki kırıntılarımızı toplarsak para bulacağımızı söylerdi, o sebeple midir bilemem hala dikkat ederim, kırıntı bırakmam sofrada.
Bayat ekmeklerimizi de biriktirir, on günde bir defa veya iki defa küçük küçük doğrar, üzerine yumurta kırar, birazcık yağ ile hafif kızartır yeriz.
İsraf evlerimizden başlıyor, fırınlardan, lokantalardan, otellerden, kamu kurumlarına kadar devam ediyor.
Çöp konteynırlarının yanına asılmış halde sürekli poşet içinde ekmekler görüyorum.
Zenginleştikçe vicdanlarımız da, nimet anlayışımız da değişti.
Buldukça değiştik, kabalaştık, nobranlaştık, yozlaştık
Buldukça arzuladık, arzuladıkça sahip olduk, sahip oldukça eşya ile yer değiştik, adeta eşyalaştık.
Karnımız tıka basa doydu, gözlerimiz hala aç.
Nimetin ve kutsalın sadece adları kaldı lügatlerimizde.
Bunca aşırılık ve israf bizi iyi bir sonuca götürmez.
Dünyada, özellikle Müslüman coğrafyada bunca aç, susuz, barınaksız, mülteci varken yılda 1,5 milyar dolarlık ekmeği çöpe atmak asla kabul edilemez.
Vebaldir, günahtır, yazıktır.
Millet olarak da, devlet olarak da kendimize çeki düzen vermeliyiz.
Irak’ta, Suriye’de çamur suları içen, açlıktan kedi köpek yiyen insanları sanki başka gezegendeymişler gibi seyretmeye, bir yandan da bunca israfı yapmaya devam edersek, o mübarek nimet bir gün bizi çarpar.
Hem de öyle bir çarpar ki, bir daha yerimizden kalkamayız!

 

 

 

Ferman Karaçam - Haber 7 

fermankaracam@gmail.com 

fermankaracam@twitter.com 

twitter.com/fermankaracam 

facebook.com/fermankaracam 


 

Paylaş