Başkaldıran Bir Meddah: Benjamin Clementine

Başkaldıran Bir Meddah: Benjamin Clementine

Müzik

Caz dünyasının son yıllarda yükselen yıldızı Afrika kökenli İngiliz sanatçı Benjamin Clementine, 25. İstanbul Caz Festivali kapsamında Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi’nde İstanbullularla tanıştı. 

 Vokal teknik ve derinlik? Dikkat çekecek ölçüde değil. Enstrümantal virtüözlük? Sıradan bile demek zor. Orkestrasyon? Hallice brüt. Klasik caz normlarını yenileme kapasitesi? Çok cüretkâr bir iddia olur. Peki harika melodiler bestecisi mi? Yok canım… O halde neden yıldız; yoksa cafcaflı bir PR çalışması mı? Sorunun yanıtını ıskalamak 5 Temmuz akşamı açıkhava sahnesindeki konserini izledikten sonra mümkün değildi…


Benjamin Clementine, öncelikle bir meddah; üstelik gerçekten de yetenekli bir meddah. Müzikal olan her şeyi, anlatma kaygısına endeksliyor; çünkü anlatacağı bir hikâye var. Hem anlatıyor, hem oynuyor; müziği anlatımın ana destekçisi haline getirmeyi çok iyi biliyor. (Adios şarkısı en güzel örneklerden biri.) Oldukça etkili bir dramatik renklilik sergilerken, sahnenin tüm unsurlarını kullanmayı da ihmal etmiyor. Cansız mankenlerle konuşuyor, izleyicilerle ilişki kuruyor, sahne duruşunu ve hakimiyetini yılların getirdiği rahatlıktan değil, tam tersine bir şeyler anlatma çabasının sağladığı içtenlikten alıyor.



Neden mi başkaldıran? Çünkü cazın günümüzde ulaştığı virtüözlük ve endüstrileşme düzeyine karşı ilk yılların nostaljisini taşır gibi bir isyanı örgütlüyor. Anlatmak istediğinin vurgusunu yapıyor. Çıplak ayaklı ve işçi tulumlu olarak sahneye çıkması isyan duygusuna olan nostaljinin dozunu iyiden iyiye artırırken, müzikal yorumlarında isyanın epik unsurlarını da ustaca gözler önüne seriyor.


Çekirdeğini üç kişinin oluşturduğu grubun (bas ve davuldaki müzisyenler de işçi tulumlu, çıplak ayaklıydı) müzikal cümleleri kırık dökük; ama tam da o haliyle insanı içine çekiyor. Seçkin müzik imajına sahip olan yaylıların müzisyenleri, sahnede kılık kıyafet ve duruş olarak bu üçlüyle adeta ayrı iki dünyayı temsil ediyor.


Sahne aktörlerini öne çıkaracak parlak ışıklandırma yerine birer kandil görünümlü zayıf ve gölgeli ışıklandırmalar kullanılması ise sahne konseptine son derece uygun bir eşlik sağlıyor.


Uzun lafın kısası Clementine, gerek teatral performansı gerek izleyicilerle kurduğu sıcak ve samimi ilişki, gerekse isyan duygusuna olan nostaljiyi hatırlatmasıyla yoluna sağlam adımlarla devam edeceğine yönelik umut vaat ediyor.


İKSV’nin çok doğru bir seçimle Benjamin Clementine’i Festival programına alıp, artık unutmaya başladığımız cazın gerçek ruhunu bizlere anımsatması teşekkürden fazlasını hak ediyor.

 
MELİS GÖNENÇ / STAR

 

Paylaş