Haber Spikerlerinin Dil Katliamı

Haber Spikerlerinin Dil Katliamı

Kültür Edebiyat

 Merhum Cemil Meriç'le vefatından evvel son konuşmayı rahmetli Akif Emre ile beraber yapmıştık.

 O zamanlar İlim ve Sanat Dergisinin Yayın Müdürüydüm. Akif de İngiltere'den yeni gelip, İlim ve Sanat'ta işe başlamıştı.

Konuşmayı muhtelif mecralarda yayımladık.

Mustafa Armağan Bey, Cemil Meriç'le yapılan konuşmaları topladığı bir kitapta bu konuşmayı da yayınladı.

O konuşmanın bir bölümünde üstad şunları demişti : 

" Efendim meseleyi şöyle koymak lazım, yani biz lügate bakmayan bir memleketiz, sözlüğe müracaat etmeyen garip bir milletiz. Sözlüğe müracaat etmeyen bizden başka memleket olduğunu sanmıyorum. Şimdi öyle olunca elbette kavram kargaşası olacak. Meselenin tarif edilmediği her ülkede bir takım kavramlar üzerinde kargaşalar olacak, meselenin mahiyeti icabı böyledir… Bu hercümerc içinde kavram denen bir şey kalmıyor. Ciddiyetle bir meseleyi tetkik etmiyoruz.

Kulaktan dolma sözlere itibar ediyoruz.

Size bir misal vereyim: eski Maarif Vekili Hasan Ali Yücel gelmişti.

Bize, Ecevit’in çok iyi Sanskritçe bildiğini söyledi.

Bunu kapıcı bile söylemez, çünkü Sanskritçe’nin ne kadar güç olduğu bilenlerce malumdur.

Dünyada belki on tane insan vardır Sanskritçe bilen.

Şimdi bu on kişinin içinden birisi olabilir mi Ecevit… Nasıl olabilir? 

Olamaz.

Buna imkân yok… 

Dünyanın başka yerinde olmaz böyle bir şey, yani meseleleri ciddiye almıyoruz. 

Dünyanın bizden başka hiçbir ülkesinde Maarif vekili böyle konuşamaz. 

Bu yalnız bizim ülkemizin maarif vekiline özgü bir konuşmadır. Ecevit Beyin kendisinin böyle bir iddiası yoktur zannederim.

Ama maarif vekili Sanskritçe bildiğini söylüyor onun.

 

Evet, bir meseleyi ciddiyetle ele almıyoruz.

Evet, sözlüğe bakmıyoruz ve bir iş yaparken çoğunlukla o işin başını gözünü yarıyoruz.

Yarıyoruz da iş bizim kendimizin işi olsa yaralım ama iş kamuya mal oluyorsa, o işin kafasını gözünü yarmaya hakkımız yok.

Hakkımız olmaya olmaya işimizi düzgün yapmıyoruz.

Yıllardır bu işlerin içindeyim ve elimden geldiği kadar dikkat etmeye çalıştım.

Ne var ki bir çok yayın kuruluşunun önemli pozisyonunu işgal eden arkadaşlar, haber spikerlerinin hatalarını düzeltmiyorlar.

Hadi diyelim kendileri düzeltmiyor veya düzeltemiyorlar bari bir diksiyon kursuna göndersinler şu çocukları ve ondan sonra çıkarsınlar ekranlara.

Sadece ekrandaki spikerler değil, perforeci dediğimiz, arka planda görüntüler üzerine haberleri okuyan, ekranda görülmeyen kişiler de öyle.

Haberi veriyorlar ama dilin de canına okuyor arkadaşlar.

Mesela "yor" ile biten kelimeleri "yooor" diye uzatanlar sizi rahatsız etmiyor mu? 

Bir spikerin en önemli özelliği dil denen aracı güzel kullanmasıdır.

Bu memlekette ben artık güzel konuşan spikerlerden vaz geçtim çünkü, mesele spikerlerin canlı yayında ki dil sürçmesi ve yanılıp hata yapmaları meselesi değil, düpedüz dil'in katledilmesinden söz ediyorum.

Kendisine anckormen denilip ana haber emanet edilen arkadaşlarımız " muhatap" kelimesini " muhatttap" diye okuyor ve bunu sürekli yapıyor.

"Şarj" kelimesini   "Şarzz" diye okuyor, "Meclis"  kelimesini  "Mecs"  diye okuyor , "c" harfini belli belirsiz duyuyorsunuz ama "L"  ve. "İ" harflerini tamamen yutuyor, yok ediyor.

Bugüne kadar yazmadım fakat , ulaşabildiğim herkese; hem yöneticilere, hem de bizzat spikerlerin kendilerine, yaptıkları yanlışları anlatmaya çalıştım.

Bazı arkadaşlar yanlışlarını düzelttiler, onlara herkesin huzurunda teşekkür ediyorum. 

Ne var ki bazıları hala inatla devam ediyor ve toplumun da o kelimeyi yanlış kullanmasına sebep oluyorlar.

Mesela, çevirin sokaktaki on vatandaşı "şarj" kelimesini sorun bakalım.

İçlerinden iki kişi doğru kullanırsa bıyıklarımı keserim.

Böyle iddialı konuşunca aklıma, bu iddiamı biraz daha ileri taşımak geldi.

Ömrüm vefa ederse Eylül ayıdan itibaren radyo ve televizyonların haberlerini dinleyip yeniden notlar alacağım ve sürekli o hatayı yapan ( dil sürçmesi ve gündelik yanılmalardan söz etmiyorum) spikeri tespit edip , kendisiyle konuşacağım, eğer düzeltmezse o zaman da buradan isimlerini yazacağım. 

Kimse kusura bakmasın bu dil bizim, hepimizin konuşup anlaştığımız yegâne araç ve uygarlık değerlerimizin başında gelen büyük bir değer.

Ve kültürümüzü geleceğe taşıyan tek aracımız. 

Mesela şöyle bir soru aklınıza gelmiyor mu :  " ulaşımımızı sağlayan yollar için kurallar koyuyoruz, o kuralları ihlal ve ya ihmal edenlere ceza veriyoruz da, birbirimizle anlaşmamızı sağlayan dilimiz için  neden kurallar koyup, ihlal edenlere ceza vermiyoruz ?

Birbirimizle konuşup anlaşmak, bir yerden başka bir yere ulaşmaktan daha az mı önemli ? 

 

Ferman Karaçam - Haber 7 

 

fermankaracam@gmail.com 

fermankaracam@twitter.com 

twitter.com/fermankaracam 

facebook.com/fermankaracam 

 

Paylaş