Srebrenitsa'yı Unutmayacak, Unutturmayacağız

Srebrenitsa'yı Unutmayacak, Unutturmayacağız

Kültür Edebiyat

Aslında Srebrenitsa'dan önce de unutamadığımız ama unuttuğumuz sanılan öyle çok şehrimiz var ki, bunların her biri hafızalarımızda belli belirsiz izler bırakmış olarak yaşıyorlar.

Kimi Ortadoğu'dan, kimi Asya'dan, kimi Afrika'dan, kimi İspanya'dan ...yüz yıllardır şehirlerimiz kan ağlıyor.

Sebep mi sordunuz?

Sebep de çok; hırsımız, nefsimiz, cehaletimiz, çekememezliğimiz ama en çok da ihanetimiz yaraladı şehirlerimizi.

İsterseniz Mekke'den yola çıkın, Kara bir cehaletin sebep olduğu tarihin en acımasız sürgününe tanık oldu o kutlu belde.

Sonra Medine, Kûfe, Bağdat, Şam, Kudüs, Endülüs, Buhara, Semerkand, San'a, Gazze, Bosna, Çanakkale, Trablus, Basra, Halep, Kahire, Çeçenya, Kabil, Cezayir, Üsküp, Kırım, Hama...ve daha yüzlercesi. 

Ve yüzlerce şair bu şehirlerimizden birçoğunun acılarını paylaşmıştır.

Mesela yaşayan medarı iftiharımız, şairimiz ve bilge adam Sezai Karakoç kutsal at şiirinde şöyle dile getirir Cezayir'de ki Fransa katliamını:

 

Kutsal At 

I

 

Cezayir'in atları/ Sever çılgınca Tanrı'yı ve insanı 

Ne kırmızı ne kara kutsal

Cezayir'in atı böyledir

Siyah atlar ölür / Al atlar ölür

Cezayir'de atlar ölür

Aşkları unutsak yeridir

Kıratlar belli belirsiz / Yaşar ve yaşatır yalnızca 

Cezayir süt sirkedir

Yurdunu sevenlerin/ Gözlerini kimse bağlamaz

At üstünde can verirler/ Atla birlik güneş doğarken

Ve Yaşar Cezayir

Gelir bizim çocuklar/ İnsan olduğu yerden atların 

Atların rengi geçer / Sarı ayakkabılarına 

 

II


Ölüler evlerden/ çıkmaz girer

Gençlik açlık masalı / Kadınlar Cezayir'de 

Fransa anlamıyor 

Cezayir'de atların/ Gördüğünü kimse görmedi

Kimse bu ölümlerle / Cezayirli gibi

Ve Cezayirli kadar/ Ölmedi 

Ama Cezayir yaşıyor 

Gidelim gidelim Cezayir'e / Dağları kıvrım kıvrım şehir 

Ölümü ikiye bölen nehir / Orda akar aşka kine ve zafere.


Srebrenitsa Batı'nın, çağdaş dünyanın, Avrupa'nın ve Hristiyan aleminin en büyük utançlarından ve yüz karasından biridir.

Bu leke Avrupa'nın ve Hristiyan dünyanın siciline öylesine derin ve kapkara bir şekilde işlenmiştir ki, dünya durdukça bu kahpeliğin lekesini asla kazıyamazlar.

1985 yılında Yugoslavya iç savaşı sırasında Sırp katiller Müslüman Boşnakları Srebrenitsa'da kuşattılar.

Şehri Birleşmiş Milletler adına koruyan Hollandalı askerlerin komutanı Boşnaklara teslim olmalarını, kendilerinin güvencesi altında olduklarını söyleyerek Boşnakları silahsızlandırdıktan sonra gözü dönmüş Sırp katillerin eline teslim etti.

Ve Hollandalı komutan, askerleriyle birlikte, Srebrenitsada on bin dolayında Müslümanın hunharca katledilişini BM adına izledi. 

O gün bugündür Boşnaklar adalet (!) arıyorlar ve geçenlerde Hollanda Yüksek Mahkemesi Hollanda'yı bu katliamdan " kısmen sorumlu " tuttu. 

Güya vicdanlarını rahatlatacaklar! 

Hangi vicdan?

Olmayan şeyin rahatlatılması söz konusu olabilir mi?

Bir de unutulmaması gereken, her zaman olduğu gibi şu var tabi: parola: nerede ve ne zaman olursa olsun, Müslümanlara karşı "kutsal " savaşı yürütmek, (oro, honor, evangelio). "Hristiyan olmayan düşmanı yok etmek ve elindekine sahip olmak" 

 

 

Paylaş