Yeni AK PARTİ'den Milletin Beklentileri - 3

Yeni AK PARTİ'den Milletin Beklentileri - 3

Kültür Edebiyat

 21 Mayıs AK PARTİ'nin olduğu kadar Türkiye'nin de, önümüzdeki yıllarda nasıl şekil alacağının ortaya koyulacağı bir tarihtir.  Eğer AK PARTİ milletimizin beklentileri doğrultusunda yeniden şekillenirse, Türkiye'nin geleceği de bu yönde şekillenir. Bu şekillenmeye bir katkımız olsun diye biz de, referandumdan önce Milletin nabzını tutmaya çalıştık ve Milletin bu beklentilerini maddeler halinde sizlerle paylaşmayı sürdürüyoruz. 

 2- Mülteciler/ Suriyeliler konusu:

Belki de, dünyanın hiçbir ülkesinde farklı dili kullanan bu kadar mülteciyi sorunsuz bir şekilde, bunca yıl barındırmak mümkün değildir.

Bu millet gerçekten çok sabırlı ve hoşgörülü. 

Ancak teslim etmemiz gerekir ki bunda, Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan'ın çok önemli payı var.

Çünkü, başından beri ve ısrarla ortaya bir Muhacir/Ensar anlayışı koydu. 

Bu anlayış toplumda önemli bir karşılık buldu.

Ne var ki, Suriyelilerin, bazı şehirlerimizde küçük çaplı gettolar oluşturup bizim gençlerimizle sürtüşmesi, ilerisi için ciddi sorunların haberini vermektedir.

Diğer taraftan, özellikle ana muhalefetin bu konuda kışkırtıcı bir dil kullanması da bu sorunu büyütebilir.

Bu sebeple, 15-45 yaş arası genç erkek mültecilerin üzerinde özellikle çalışılarak, bu gençlerin ya şehirlerden kamplara alınması ya da Cerablus, el Bab gibi yerlerde asker/ polis yapılması toplumu rahatlatacaktır. 

 

3- Kadın-Aile ve Nüfus Konusu:

Evrendeki kara delik gibi, dünyayı bekleyen en önemli sorunlardan biri de hiç şüphesiz yaşlanma sorunudur.

Gerçek şu ki, Sayın Cumhurbaşkanımızın Başbakanlığı döneminden beri her ortamda, üç çocuk diye ısrar etmesi ve bazı Belediye Başkanlarının konuyu cılızca seslendirmesi dışında AK PARTİ bu konuyu topluma mal edememiştir.

Tersine, son yapılan nüfus sayımında bizim de, tıpkı Avrupa ülkeleri gibi yaşlanmaya başladığımız görülmüştür.

Ve ne yazık ki, kadın ve aile meselesi, ileriye yönelik uzun vadeli projeksiyonlara göre ele alınamamıştır. Ele alınanlar genelde sosyal yardım kategorisine girecek türden olmuştur ve bunların bir kısmı da yaşlanmayı tetikleme istidadında olan çalışmalardır.

Şöyle ki; AK PARTİ, 2010 referandumunda Anayasaya, kadınlara pozitif ayrımcılık getiren bir madde koydu ve bu madde %58'le kabul edilip yasalaştı. 

Yasalaşan bu madde kadınların erkeklere karşı pozitif ayrımcılığından çok, çalışan kadınların çalışmayan kadınlara karşı pozitif ayrımcılığı halini aldı. 

Kadınlar sırf çalışsın diye, kamuda kreş yapımları hızlandırıldı, çalışan kadının evindeki çocuk bakıcılarına muhtelif destekler ve SGK şartı getirildi, dahası ve en üzücü olanı devlet, çalışan kadının çocuğuna baksın diye, şimdilik pilot uygulama halinde de olsa büyükannelere maaş bağladı. -Bu pilot uygulama, ev hanımları için büyük bir haksızlık oluşturduğu gibi, aileleri de birbirine düşürecek bir özellik taşıyor, umarım tez zamanda bu hatadan dönülür

-Peki, bütün bunlara rağmen çalışan kadın kaç çocuk yapıyor?

Çeşitli araştırmalar diyor ki en çok iki çocuk. 

Öte yandan, özellikle çocuklar ve genelde tüm toplum için ciddi bir travma olan, aile kavramının içini boşaltan boşanma sebeplerinin başında kadının çalışması geliyor. 

 

TNS Piar Araştırma Şirketi'nin konuyla ilgili araştırması şöyle:

A-  Türkiye'de boşanma oranları giderek artıyor.

B- Eğitim yükseldikçe boşanma oranları da yükseliyor.

C- Çalışan kadınlarda, çalışmayanlara oranla boşanma oranı daha fazla (bir derginin araştırmasına göre 6 kat fazla) 

D- Büyük şehirlerde boşanma oranı daha yüksek.

E- Anne Babası ayrılmış olanların evli olan çocukları boşanmaya daha yatkın ve bunların oranı da diğerlerine göre çok yüksek. 

F- Ekonomik refah arttıkça boşanma oranı da artıyor. 

 

Bu araştırmayı baz aldığımız zaman, bugüne kadar uygulanan politikaların tam tersini uygulamak lazım ki boşanma oranlarını düşürelim.

Aksi takdirde aynen Batılı Ülkelerde olduğu gibi hızla yaşlanacağız çünkü; boşanan aileler en fazla iki çocuk yapıyor ve hala köy ve kasabalardan büyük şehirlere göç sürüyor, hala kadınların çalışmasını şiddetle teşvik ediyoruz, hala kızlardaki okuma oranlarını yükseltiyoruz. 

Bütün bunları Batılılar zaten yapıyor ve aileyi kaybettiler neredeyse.

Yakıcı soru şu: Biz de onların yani Batılı toplumların ardından mı gideceğiz yoksa doğru dürüst Müslüman bir Millet olmanın ilk şartı olan sağlıklı bireyi yetiştirip, aileyi koruyacak mıyız? 

Bizim; hem okumayı teşvik etmemiz lazım (ki AK PARTİ bunu gerçekten mükemmel yaptı ve kızlardaki okuma oranı çok iyi seviyelere getirdi) hem de anne şuurunu, bilincini, kutsallığını kız çocuklarımıza erken yaşlarda vermemiz lazım.

Ve anneye, bütün dünyaya örneklik teşkil edecek gerçek bir pozitif ayrımcılık uygulayarak;

Hem boşanmaları, hem ülkenin yaşlanmasını, hem boşanmalar sebebiyle ciddi bir travma yaşayan çocuk oranını ve hem de ayrılma sebebiyle uyuşturucuya meyletmiş (araştırmalar, anne- babası ayrılan çocukların diğerlerine göre uyuşturucuya meyilinin daha fazla olduğunu söylüyor) çocuk oranını azaltmış oluruz. 

Yeni dönemde AK PARTİ öncelikli işleri arasına kadın, aile, çocuk ve nüfus konularını almalıdır. Ve bu konuları köklü bir şekilde, bilimsel düzeyde, küresel ölçekte ele alıp yeni, alternatif örnek aile yapısı ortaya koymalıdır. 

Rahmetli Özal döneminde aile üzerine önemli çalışmalar, sempozyumlar yapıldı ve bu çalışmalar kitaplaştı. İlgilenenler bakabilir. 

 

(Devam edecek) 

 

 

Ferman Karaçam - Haber 7 

 

fermankaracam@gmail.com 

fermankaracam@twitter.com 

twitter.com/fermankaracam 

facebook.com/fermankaracam 

 

Paylaş