ÖZÜRLÜLER KOROSU

ÖZÜRLÜLER KOROSU

Kültür Edebiyat

Ülkemizin hayati meselelerini suhuletle konuşma ve olgunlukla ele alıp ortak bir yerde buluşma konusunda çok ciddi sıkıntılarımız var.

Farklı yollardan yürüyerek bir amaca ulaşmanın eğitimini ilkokul çağlarında bize öğretmedikleri için, birbirimizin boğazını sıkarak, tek bir yoldan "önce ben geçeyim" in kavgasından başka bir seçenek tanımıyoruz. 

Çünkü, tek formüllü çözüm dışında çözüm bilmiyoruz.

Eğitimimizin temelinde askeri felsefe yatıyor da, bunun için bilmiyoruz. 

Yıllar önce, Milliyet Gazetesinde, rahmetli Örsan Öymen çok nefis bir çalışma yapmıştı. 

Gazetenin orta sayfalarında günlerce süren bir yazı dizisiydi bu. 

Benim lise yıllarıma denk gelen yıllardı ve o yazı dizisini özenle kesip saklamıştım.

Ne yazık ki seksen darbesi, üzerimizden buldozer gibi geçince, o yazılar da, diğer birçok kıymetli arşivlerimiz gibi, atıldı veya yakıldı.

Örsan Öymen o çalışmasında, 1920'lerden başlayarak okullarımızda uygulanagelen yasa ve yönetmelikleri toparlamıştı.

Milli Eğitim Bakanlığının her kademedeki okulunda uyguladığı bu yasa ve yönetmelikleri, Askeriyede ki, ST7 10 B ana eğitim yasa ve yönetmeliği ile karşılaştırmıştı. 

Milli Savunma Bakanlığına bağlı bulunan tüm kara, deniz ve hava öğrenci ve askeri personeli için yazılmış olan bu uygulamalarla, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı ilk, orta , lise ve hatta üniversite öğrencilerinin uymak zorunda olduğu uygulamalar tıpatıp aynıydı. 

Kitap olarak yayımlanmasını çok arzu ettiğim ama genç yaşta vefat ettiği için kitaplaşamayan bu değerli çalışmada, yüzlerce madde karşılıklı olarak ele alınıp örneklendirilmişti. 

Yani sivil hayatımız da tıpkı askeri hayat gibi tek tip olarak kurgulanmıştı, Cumhuriyetin kurucu elitleri tarafından. 


Teknoloji ilerledikçe, fiziksel özürlerin bir çoğu, ele alınıp çok ciddi oranda gideriliyor. 

Fakat ne yazık ki, zihinsel özürler hele hele sonradan "öğretilen" zihinsel özürler kalıcı oluyor. 

Biz, hepimiz tek tip olarak dizayn edildik, askeri personel gibi. 

Okullarda hep aynı formülle problem çözdük, aynı fizik ve matematik problemlerini farklı formüllerle çözmeyi öğrenmek ve öğretmek, hiç bir kimsenin aklına gelmedi, daha yetmişli yıllara kadar okullarda, tıpkı askeri okul öğrencileri gibi tek tip kasketler giydik, ikibinli yıllara kadar bir karış boylarımızla, her hafta başında okul önlerinde heykel gibi dikilerek aynı ırkçı andı okuduk, yine ikibinli yıllara kadar aynı renk önlükleri, aynı renk yakaları takarak tek tipleştirildik. 

Daha da önemlisi, aynı yazarların, aynı makale ve şiirlerini ezberledik ve ne yazık ki hala şu anda bile o ırkçı şair ve yazarların yazılarıyla doludur  okul kitapları. 

İsterseniz açın bakın ilkokul dördüncü sınıfın Türkçe kitabını.

Hep ulusalcı, ayırımcı, tek tipçi, sol eğilimli yazar ve şairlerin yazı ve şiirlerinden örnekler var kitapta. 

Bütün kitap sayfalarını, farklı bir yazardan bir alıntı bulmak için inatla çevirdim, kitabın en son sayfasına kadar. 

Nafile, bir tek farklı alıntı bulamadım.

Ha evet, hakkını yemeyelim, son yıllarda Milli Eğitim Bakanlığında Müsteşar olmuş bir doçentimizin, bir kısa şiiri vardı. 

Belli ki o da müsteşarımızın hatırına koyulmuş. 

Tek tip yetiştirilme konusundaki duyarlılığımız tâ ilkokuldan başlayınca, birbirimizin farklılıklarına da tahammül edemiyoruz. 

Bu zihinsel özürlü yapıyı, Fransa'dan aşıran Cumhuriyet elitleri bulaştırdı bu topraklara.

Ondan evvel bizim coğrafyamızda böyle bir hastalık yoktu.

Hatırlayın ne ilk Devletimiz olan Medine'de, ne Mekke'de, ne  de sonradan kurulmuş Devletlerimizde bu hastalığa rastlanmaz. 

Osmanlı'nın çoğulculuğu ve birçok ırkı, dili, dini bir arada yüzyıllarca yaşatması ise, batılı tarih yazarlarının hemen hepsinin teslim ettiği, örnek verdiği bir hakikattir. 

Bugün Meclis'te karşılaştığımız ve utandığımız manzara tamamen Cumhuriyet elitlerinin tek tip insan yetiştirme amacıyla, eğitim öğretim hayatımızda uygulamasının bir sonucudur. 

CHP hala bu hastalıklı halin sürmesini istiyor. 

Üstelik, bu zihinsel özürlü insan yetiştirme yolunun kapanmasını isteyenleri de ihanetle suçlayarak. 

Üstelik, Meclis içindeki vekillerin fiziki engellemeleri yetmiyor, Mahmut Tanal gibi Bodyguard'ların da dışarıdan kendine benzerleri ile birlikte Polis'e saldırıp, Batı Medyasına  da, kendilerine saldırılmış görüntüleri verip, mesajlar ulaştırarak 

Fakat emin olun nafile; bu coğrafya, ulus devletlerin tornadan çıkmış tek insan tipini kusuyor, istemiyor.

Kendinizi değiştirin yoksa, sizi de kusacak. 

 

Ferman Karaçam - Haber 7 

fermankaracam@gmail.com 

fermankaracam@twitter.com 

twitter.com/fermankaracam 

facebook.com/fermankaracam  

 

Paylaş