Orgeneral Özel'e; ''Keşke Paylaşsaydı''

Orgeneral Özel'e; ''Keşke Paylaşsaydı''

Kültür Edebiyat

Bu ülkede,halk çoğunluğunun sevdiği bir Genelkurmay Başkanı olmak inanın,gelmiş geçmişlerden çoğuna nasip olmamıştır.

Bu ülkede,halk çoğunluğunun sevdiği bir Genelkurmay Başkanı olmak inanın,gelmiş geçmişlerden çoğuna nasip olmamıştır.

O günleri dün gibi hatırlıyorum.

Yakın tarihimizde, 2011 yılının Mayıs, Haziran ve Temmuz aylarında yaşanan o günler, birçoğumuzun hafızasında hala dipdiri duruyor.9 yıldan beri aralıksız iktidarda olan ve neredeyse meclisin üçte ikisini elinde bulunduran AK PARTİ, Genelkurmay Başkanlığına Hilmi Paşa gibi kendisini muhlisâne bir şekilde milletine adayan, demokrat ve vatanperver birini, Genelkurmay'ın başına getirebilecek miydi?

Bu sorunun cevabı hepimizi çok yakından ilgilendiriyordu. Yediden yetmişe herkesin gözü, kulağı yeni gelecek Genelkurmay Başkanındaydı;

Aceba kim olacaktı?

Aceba gerçekten demokrat birisi mi olacaktı?

Yoksa yine bir gece yarısı ansızın, tankları kapılarımızın önüne dayayıp bizi yeniden 3. sınıf ülkeler seviyesine indirecek birisi mi olacaktı?

Aceba Postmodern Darbe hayaliyle yanıp tutuşan birisi mi gelecekti?

Aceba Genelkurmay Başkanlarına mikrofon uzatmaya meraklı güzide ve acar gazetecilerimize (!) konuşan ve her cümlesinde Sivil Hükûmet'e ayar vermeye çalışan birisi mi olacaktı ?

Yoksa bu Ülkede, bir asker için Vatan Sevgisinin ve kahramanlığın nerelerden geçtiğini kanıtlamak için evinden sefer tası ile yemek taşıyan Hilmi Özkök Paşa gibi birisi mi olacaktı? Biz artık, "bizim çocuklar başardı" diyen ve başarılarını o ülkede işlettikleri cinayet sayısına göre değerlendiren, kan içme konusunda bünyeleri adeta nikotin bağışıklığı kazanmış küresel zalimlerin emrindeki Evren Paşaları, Sisi Paşaları, Gürsel Paşaları Genelkurmay Başkanı olarak görmek istemiyorduk/istemiyoruz. Bu ülkede yaşayan herkes biliyor ki biz, darbelerden çok çektik ve darbeci paşalardan tiksiniyoruz. Hemen her Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşının, on yılda bir yapılan darbelerden payına düşen ,bir acı hatıra olmuştur.

O sebeple 2011 yılının Ağustos ayında kimin değil, nasıl birinin Genelkurmay Başkanı olacağı her Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı için hayati derecede önemliydi. Olağanüstü günlerdi o günler. Her zaman olduğu gibi, gerek içeriden gerek dışarıdan Türkiye düşmanları da boş durmuyorlardı. Ekranlarda ve gazete köşelerinde, Işık Koşaner'in ardından birçok generalin istifa edeceğini, Genelkurmay'a atayacak general bulunamayacağını açık açık söylüyor ve yazıyorlardı.

O zamanki Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül ise gayet sakin, satranç tahtasının başında, ülkeyi bu badireden sağ salim çıkaracak metanet ve feraset örneği adımları atıyor, Işık Koşaner Paşanın istifasının ardından Orgeneral Necdet Özel'i yani sizi 29 Temmuz 2011 günü vekaleten, 4 Ağustos 2011 günü de asaleten Genelkurmay Başkanlığına getiriyorlardı.

O günden beri, tâ ki önceki haftaya kadar da Sayın Özel, sizden, tıpkı Hilmi Özkök Paşa gibi ayaküstü konuşmalar, ayar çekmeler, kendinizi gösterecek tavırlar, mikrofon heveslisi paşalar gibi muhabir önüne atılmalar, apoletlerini göstere göstere ve şişinerek, milleti temsil eden siyasileri hiçe sayan mülakatlar görmedik. Hakkı âliniz var. Bütün bu ağır başlı ve saygıdeğer tavırlarınızla özlenen, beklenen, arzu edilen, hasreti çekilen ve bunlardan dolayı da sevilen bir asker oldunuz.

Bu ülkede,halk çoğunluğunun sevdiği bir Genelkurmay Başkanı olmak inanın,gelmiş geçmişlerden çoğuna nasip olmamıştır. Halkımız, çok uzun yıllardan beri, kendisine dostluk ve sevgi, düşmanlarına ise korku telkin eden generallere hasret kalmıştır. Bu Millet; Medya Afyon'u ile kafayı bulup, Cumhurbaşkanı gibi davranan, halka ve halkın seçtiklerine hakaretler yağdıran ve her yeni manşette hakaretlerinin dozunu arttıran, işaret ettiği partinin iktidar olacağına kesin inandıralan nice generaller gördü.

Rahmetli Babam asker görünce irkilirdi. "Ardahan Halil Efendi Mahallesi Camii'nin içine atları bağladılar, millet homurdandı ama ses çıkaranı dipçiklediler" derdi. Ayrıca, Ardahan'ı ikiye bölen Kura Nehri üzerindeki köprüyü göstererek, derdi ki: "Bu köprünün girişinde askerler bekler,kimin başında fes, takke, kavuk vb varsa zorla çıkarır, köprüden aşağı suya atar ve o şahsı da geri çevirir, şehre sokmazlardı".

Bu ülke insanının hafızasında iki çeşit asker vardır. Biri: Peygamber Ocağındaki asker. Ocağın sahibi, tüttürücüsü, kıymetlisi, halkın gönlündeki asker, yani düşmanının düşmanı, dostunun dostu olan asker. Ikincisi: Camileri samanlık yapan, harmandan buğdayı, ambardan çuvallarla un'u "cemselere" atıp götüren, her on yılda bir darbe yapan, sıkı yönetim ilan eden, silah ve terörist aramak için köy evlerine çizmeleri ile girip kilerde ambarda ne varsa yerlere döküp çiğneyen, kitapları yasaklayan ve yakan, önüne geleni dipçikleyen, hapishanelerde türlü işkenceler yapan, gencecik çocukları, bakanları ve başbakanları asan, ırkçılık yapan ve yapanları kayıran, kafasındaki tek tip şablona uymayanları vatandaşlıktan çıkaran...asker.

Halk birinci askeri sever, ikinci askerden iğrenir, nefret eder. Orgeneral Necdet Özel olarak, bu halk sizi, birinci askerin yerine koymuştur. Sizin yeriniz Milletin gönlündeki yüce tahttır. Siz, Peygamber Ocağındaki askersiniz ve o ocaktaki askerin temsilcisisiniz. Gelişen teknolojiye paralel olarak,bu milletten istediğiniz ne varsa, bunları elbette milletin siyasi temsilcilerinden istemek hakkınızdır. Ancak, mikrofonları uzatan acar arkadaşların (!) vasıtası ile değil, Sayın Cumhurbaşkanımızın dediği gibi birebir ve başbaşa, paylaşarak. Biz Halk olarak; kimleri temsilen ve kimlere hangi mesajları ulaştırmak istediklerini artık çok iyi bildiğimiz medya mensupları kanalı ile konuşmayı, size asla yakıştırmıyoruz

Sayın Özel.

Apoletlerini kabartarak manşetlerden bize seslenenlerin hepsi ayaklarımızın altında kaldılar ama Sayın Hilmi Paşa ile Siz yüreğimizin tahtındasınız, oradan inmeyin Paşam.

Ferman Karaçam

fermankaracam@gmail.com

https://twitter.com/fermankaracam

https://facebook/fermankaracam

 

Paylaş